Bültenler
3'
Yanlış Bilgi ve Siyaset: 26 Ülkenin Verileri Ne Söylüyor?
PolitikaYanlış Bilgi
İlk yayın :
13 Şubat 2025
Son yıllarda dijital ortamda yanlış bilgiye yönelik endişeler artarken, sosyal medyanın dezenformasyonun yayılmasını hızlandıran bir ortam sunduğu sıkça vurgulanıyor. 2016 sonrası yapılan birçok araştırma, sosyal medya platformlarının taraflı anlatılar, komplo teorileri ve yanlış bilginin baskın olduğu bir bilgi ekosistemi yarattığı konusunda hemfikir. Fakat bu görüşe mesafeli olan çalışmalar da bulunuyor. Bu çalışmalarda yanlış bilginin toplumun geneline yayılan bir olgu olmaktan çok, belirli seçmen grupları ve siyasi kimliklerle bağlantılı bir fenomen olduğu fikri ağır basıyor.
Bu perspektif çerçevesinde, Amsterdam Üniversitesi’nden Petter Törnberg’in ve Amsterdam Vrije Üniversitesi’nden Juliana Chueri’nin yürüttüğü Partiler Ne Zaman Yalan Söyler? 26 Ülkede Yanlış Bilgi ve Radikal-Sağ Popülizm (When Do Parties Lie? Misinformation and Radical-Right Populism Across 26 Countries) adlı araştırma da yanlış bilgilerin üreticisi olarak siyasi aktörlere odaklanmış. Çalışmada aralarında Avrupa Birliği üye ülkeleri, Birleşik Krallık, Avustralya, ABD ve Türkiye’nin bulunduğu 26 ülkeden parlamenterlerin 32 milyon sosyal medya gönderisi incelenerek hangi partilerin yanlış bilgi yaymaya daha yatkın olduğunun cevabı aranıyor.
8 Binden Fazla Parlamenterin 32 Milyon Tweeti Analiz Edildi
Çalışma, 2017-2022 yılları arasında Twitter’da (günümüzde X) 8.198 parlamenterin attığı 32 milyon tweeti analiz ederek, paylaşılan 18 milyondan fazla bağlantının doğruluk derecesini değerlendirdi. Media Bias/Fact Check (MBFC) ve Wikipedia’nın Sahte Haber Kaynakları listesi gibi bağımsız veri setleriyle karşılaştırılan bu bağlantılar, aşırı sağ popülist partilere mensup siyasetçilerin yanlış bilgi yayma olasılığının diğer partilere kıyasla anlamlı derecede yüksek olduğunu gösteriyor.
Araştırmaya göre yanlış bilginin ana kaynağı popülizm değil, partilerin siyasi eğilimi. Sağ popülist partiler genellikle medya karşıtı bir söyleme sahipken, bu durum sol popülistler için geçerli değil. Sol popülist partiler daha çok ekonomik eşitsizliklere odaklandığından, medyayı doğrudan hedef almak yerine sistem eleştirisine yöneliyor. Sağ popülist partiler ise kültürel korkular, göçmen politikaları ve güvenlik tehditleri gibi konuları manipüle ederek yanlış bilgiyi daha fazla kullanıyor.
Türkiye’den 4 Milyon Tweet İncelendi
Türkiye, analiz edilen ülkeler arasında, parlamenterlerinin sosyal medyada yanlış bilgi yayma eğiliminin yüksek olduğu ülkelerden biri olarak öne çıkıyor. 26 ülke arasında Türkiye, 4.3 milyon tweetin incelendiği Birleşik Krallık’tan sonra 4 milyon incelemeyle ikinci sırada yer alıyor. İncelenen tweetlerin 0 ile 1 arasında değerlendirildiği gerçeklik puanı sıralamasında ise Türkiye 0.53 puanla Danimarka ile son sırayı paylaşıyor.
Çalışmada, Türkiye’deki popülist sağ partilerin, özellikle de seçim dönemlerinde yanlış bilgiye dayalı içerikleri daha sık paylaştığı gözlemleniyor. Türkiye’deki bazı siyasetçilerin düşük doğruluk derecesine sahip haber kaynaklarını paylaştığı; özellikle göç, ekonomi ve seçim güvenliği konularında yanlış bilgi yayılımının yoğun olduğu belirtiliyor. Veriler, Türkiye’de sağ popülist partilerin yanlış bilgi paylaşma oranının, Avrupa’daki benzer partilerle kıyaslandığında daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Sosyal Medya Aşırı Sağ Partiler İçin Bir Dezenformasyon Aracı
Çalışma, yanlış bilginin sadece sosyal medya tüketim alışkanlıklarıyla değil, doğrudan siyasi partilerin stratejileriyle bağlantılı olduğunu da ortaya koyuyor. Aşırı sağ popülist partiler sadece sosyal medyayı değil, ana akım medya organlarını da kullanarak daha geniş kitleleri dezenformasyona maruz bırakıyor. Özellikle televizyon kanalları, sosyal medyada dolaşıma giren yanlış bilgileri daha büyük bir izleyici kitlesine ulaştırmada önemli bir araç. Örneğin Trump’ın yaptığı paylaşımların televizyon haberlerinde yer aldığında, yanlış bilginin yayılma hızının önemli ölçüde arttırdığını gösteren çalışmalar da mevcut.
Bu bulgular yanlış bilginin görünür bir problem haline gelmesini hazırlayan etkenlerin sadece medya ortamının değişimiyle açıklanamayacağını da gösteriyor. Belirli siyasi hareketlerin stratejik hamleleri bu sorunun kökenleriyle doğrudan bağlantılı. Aşırı sağ popülist partiler, demokratik kurumlara duyulan güvenin azalmasını bir fırsata çevirerek, dezenformasyonu siyasi bir araç olarak kullanıyor. Dijital çağın dikkat ekonomisi, sansasyonel ve yanıltıcı içeriklerin daha fazla ilgi çekmesini sağlarken; bu partiler de medya kontrol mekanizmalarını devre dışı bırakarak yanlış bilgiyi siyasi avantaj sağlamak için kullanıyor. Araştırmada, dezenformasyonun medya kaynaklı bir sorun olmanın ötesinde, siyasi bir fenomen olarak ele alınması ve gelecekteki çalışmaların bu çerçevede yapılması gerektiği de vurgulanmış.
İLGİNİ ÇEKEBİLİR