Orman Yangınları ve Sonrası
Çevre & İklimTarım & Gıda
İlk yayın :
6 Ağustos 2021
İklim krizi sürecinde taşıdıkları önem ve süreci geriye döndürme yolunda kilit bir rol oynayan ormanlar ve bu doğal servetlerin oluşturduğu sistemler, neredeyse tüm dünyanın endişesi hâline gelmiş durumda.
Orman serveti ve orman varlığı kavramları küresel ve bölgesel açıdan sağladıkları; iklimin ve biyoçeşitliliğin korunması, sera gazlarına karşı üstlendikleri karbon depolama işlevleri, erozyon ve sellere karşı birer set olarak durmaları ile artık yalnızca orman ve ormancılık ürünlerinin ekonomik getirileri, orman alanlarının otlatma ve tarım için bir rezerv konumunda olmaları çerçevesinde değerlendirilmiyorlar. Ormanlar, tüm dünyada geçmiş yüzyıllardan farklı bir anlam taşıyor.
Orman varlığı ve orman ekosistemi, artık yalnızca bu hususta uzmanlaşmış kişilerin, orman ve çevresinde yaşayıp geçimini orman servetine bağlı sürdüren halkın, orman ekosistemini oluşturan canlıların konuları değil. Orman alanlarının imara açılmasının, bu alanlarda çeşitli yapılaşmalar için verilen izinlerin, izinsiz veya izinli avlanmaların, orman yangınlarının ve bir bütün olarak bu alanların tahribatı ile alakalı konuların her geçen gün kamuoyunun dikkatini daha çok çekmesi ve büyük gündem maddeleri oluşturmaları da bu durumun bir kanıtı niteliğinde.
Türkiye’de Orman Yangınları
Avrupa Birliği Komisyonunun her yıl hazırladığı “Orman Yangınları: Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika” raporlarına göre, son üç yıldır bu bölgelerde en çok yangın temmuz ve ağustos aylarında yaşandı. İçinde bulunduğumuz günlerde dünyanın pek çok bölgesinden yangın haberleri almaya devam ederken; 28 Temmuz’da Antalya’dan aldığımız orman yangını haberinin üzerinden 10 gün geçti. Bu günler içerisinde Türkiye’de 44 ilde çıkan 191 orman yangını kontrol altına alındı, 6 ildeki 13 yangın ise devam ediyor.
Yangınlar henüz bitmiş ve tahribatın boyutu ortaya çıkmış değil fakat orman yangınları ve orman varlığımıza ilişkin haber ve tartışmalar hız kesmeden devam ediyor. Buna yönelik, Orman Genel Müdürlüğünün verileri ve Türkiye Ormancılar Derneğinin çalışmalarından yola çıkarak geçmiş yıllara ait önemli gördüğümüz bazı verileri derledik.
Yaklaşık 30 yılı kapsayan bu grafikte, Türkiye’nin en fazla orman kaybı yaşadığı dört yıl göze çarpıyor. Türkiye; 1994, 2000, 2008 ve 2020 yıllarında yaşanan orman yangınlarında 20 bin hektardan fazla orman alanını yitirmiş.
2017’de yaşadığımız yangınlar sebebiyle 11 bin hektar orman alanı kaybından sonra, 2018’de 5 bin hektarlık bir kayıpla düşen yangın sebepli orman yitiminin son iki yıldır yükselişte olduğunu görüyoruz. Özellikle 2020 yılında Türkiye, son 10 yıl içinde birinci, son 20 yıl içinde üçüncü büyük yangın sebepli orman arazisi kaybını yaşamış.
Yanan Alanlarda Yapılan Silvikültürel Çalışmalar
Silvikültürel çalışmalar; planlı orman çalışmaları, yeni ormanların kurulması, var olan ormanların gençleştirilmesi ve sürekliliğin sağlanması gibi pek çok iş kolunu ifade ediyor. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından, her yıl orman yangınlarında yitirilen alanların tamamında silvikültürel çalışmalar yapılıyor ve bu alanlar tekrar orman ekosistemine dahil edilmeye çalışılıyor.
Orman yangınlarında zarar görmüş alanlarda yapılan silvikültürel çalışmalar Orman Genel Müdürlüğü verilerinde 2013’ten itibaren bu şekilde tasnif edilmiş.
Örtü yangını, ağaç ve ağaççıkların tepe bölümlerini yakarak ilerleyen ve istisnalar hariç orman örtüsü ve ağaç gövdelerini etkilemeyen bir yangın türü. Bu türde yangınlara maruz kalan ormanlar, zarar görmemiş olarak kabul ediliyor.
Doğal veya suni gençleştirme yöntemleri ise orman varlığını sürdürülebilir kılmak amacıyla büyük öneme sahip bir silvikültür faaliyeti. Etkilenen alanın doğal koşulları uyarınca bölgeye ne türde müdahale edileceği belirleniyor ve buna göre tohum ve fidan gençleştirme çalışmalarına başlanıyor.
Geçtiğimiz yıl yangından etkilenen alanlara yapılan müdahalelerde en büyük payı doğal/suni gençleştirme işlemlerinin aldığını görüyoruz. Bu türden işlemleri, yapılacak teknik işlem olmadığından doğal korumaya alınan alan ve örtü yangınına uğrayıp zarar görmediği belirlenen alanlar takip ediyor.
Ağaçlandırma ve İzinler
Türkiye ormancılığının en önemli hedeflerinden biri olan ağaçlandırma çalışmaları verileri 1946’ya kadar takip edilebiliyor. Ormanlaştırma olarak kabul edilebilecek ağaçlandırma çalışmaları 1992’ye kadar orman içi ve orman dışı ağaçlandırmalar olarak ayrılırken 1992’den itibaren bu ayrım kaldırılmış. Orman Genel Müdürlüğünün verilerine göre Türkiye’de 1992 ve 2020 arası yapılan ağaçlandırma çalışmaları ise şu şekilde gözlemleniyor:
2000’li yılların başında düşme eğilimi gösteren ağaçlandırma çalışmalarının 2008 yılında başlayan ağaçlandırma seferberliği ile hızlandığı bu grafik yardımıyla gözlemlenebilir. İvme kazanan ve 2018’e kadar bu hızı koruyan ağaçlandırma çalışmalarının 2019’da yaşadığı düşüş dikkat çekiyor. 2019, 1999’dan beri en az ağaçlandırmanın yaşandığı yıl olmuş.
Ağaçlandırma çalışmaları ve orman alanlarında yapılaşmalara verilen izinler birlikte değerlendirildiğinde, 2019 yılından itibaren verilen izinlerin kapladığı hektar alanların, ağaçlandırma çalışmaları yapılan hektar alanların önüne geçtiği gözlemleniyor.
Orman yangınları sebebiyle son 10 yıl içerisinde en büyük hektar kaybının yaşandığı 2020 yılı bir önceki yıla göre ağaçlandırılan alanların arttığı, fakat son yıllar içerisinde verilen izinlerin ağaçlandırma çalışmalarını en çok geçtiği yıl olmuş.
Türkiye’de orman alanları; 6831 sayılı Orman Kanunun 16., 17. ve 18. maddelerine dayanılarak “kamu yararı” ve “zaruret” gözetilerek çeşitli alanlarda kullanıma açılmakta.
18. madde balık üretim tesisleri, odun kömürü ocakları, define arama, arkeolojik kazı ve restorasyon izinlerini; 16. madde maden arama, işletme, tesis ve altyapı tesis izinlerini; 17. madde ise yol, liman, havaalanı, Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis, turistik tesis, enerji santrali, tünel, hastane gibi alanlara verilecek izinleri kapsıyor.
2012 yılından itibaren 18. maddeye dayanarak verilen izinler, toplamda 800 hektarlık bir alan kaplayarak verilen izinler içerisinde en düşük paya sahip. Verilen izinlerde en büyük payı ise 17. maddenin kapladığı görülüyor.
Bu verilere göre 2017, 57 bin hektarı kapsayacak şekilde verilen izinlerle son yıllarda orman alanlarının kullanımına en çok izin verilen yıl olmuş.
Türkiye Ormancılar Derneğinin 2019 raporuna göre; 2016 yılında Türkiye ormanlarının tuttuğu karbon oranı salım yapılan sera gazlarının %10’unu karşılıyordu. Ormancılık sektörünün sera gazlarının yayılımının önüne geçebilen tek sektör olma özelliğini taşıdığı biliniyor. Dünya’da ve Türkiye’de orman alanlarının korunması, bu anlamda da büyük bir öneme sahip.
Orman serveti ve bu servetin içerisinde bulunan her aktör ve faktör hepimiz için ortak değerler. Orman Genel Müdürlüğünün verileri incelendiğinde ortaya çıkan tablo Türkiye’nin, orman yangınlarında kaybettiği orman alanlarında son iki yıldır bir yükselme ile karşı karşıya olduğu yönünde. Buna karşın, yine son iki yıldır yapılan ağaçlandırma çalışmalarının geçmiş yıllara göre düştüğü ve bu yıllarda verilen orman kullanım izinlerinin ağaçlandırma çalışmalarının önüne geçtiği gözlemleniyor.