İddia şöyle;

Bir Twitter hesabı tarafından 27 Mart 2022 tarihinde yapılan paylaşımda yer alan belgenin, cuma hutbelerinde Atatürk’ün anılmasının istenmediğini gösterdiği iddia edildi

Cuma Hutbelerinde Atatürk’ün Anılmaması Bir Süredir Tartışılıyor

Günümüzde, Türkçe ve Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde hazırlanan hutbeler, her hafta ortak temalara değiniyor ve titiz bir taramadan geçerek hazırlanıyor.  Son yıllarda, cuma hutbeleri ile ilgili bir tartışma mevcut: milli bayramlarda, 10 Kasım’larda ve Çanakkale Şehitlerini Anma Günlerinde hutbelerde Atatürk’ün adının anılmıyor olması. 
Bir süredir devam eden bu tartışma, iddialarda sunulan belge ile kendisine tarihi bir dayanak buluyor. Geçtiğimiz yıl Ayasofya Camii eski imamı Mehmet Boynukalın, cuma hutbelerinde Atatürk’ün neden anılmadığı ile ilgili tartışmalara dahil olmuş ve söz konusu belgeye dayanan bir paylaşım yapmış, paylaşımın ardından Doğruluğu Ne? isimli doğrulama platformu bir inceleme yayınlamıştı. 

27 Mart 2022’de Saygı Öztürk’ün Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ile yaptığı bir söyleşi tartışmaları tekrar gündeme getirdi. Öztürk, 15 Mart 2022 Cuma günü için belirlenen ve 18 Mart’a değinen hutbede de Atatürk’ün adının anılmadığını hatırlatır ve sebebini sorarken Erbaş, Atatürk’ün dualarda sıklıkla anıldığını gösteren bazı video kayıtları aracılığı ile gerekeni yaptıklarını belirtmiş ve iddialara konu olan arşiv belgesini göndererek şu yorumda bulunmuş:
“Gönderdiğim belge dolayısıyla hutbelerde isim anılmamasını merhumun kendisi istememiş. Daha sonraki süreçte de hiç hutbelerde yazılmamış. Ben 50 senedir Cuma’ya gidiyorum, pek hatırlamıyorum. Gazi hazretleri, hutbenin namazın bir parçası olduğunu bildiğinden dolayı böyle bir karar aldırmış olabilir. Cumhuriyet tarihi boyunca bu karara hep uyulmuş. Darbe dönemlerinde belki darbecilerin hazırlayıp gönderdiği bir iki hutbede olabilir, bilmemeleri sebebiyle. Bu Atatürk’ün kararına uygun hareket etmemek anlamına gelir. Biz her vesileyle anıp duamızı yapıyoruz.”
Diyanet İşleri Başkanı’nın açıklamasının ardından, Tarihçi Sinan Meydan ve Murat Bardakçı belgeleri ele alan yazıları ile konuyu ele aldılar; Saygı Öztürk, ‘Diyanet, Hutbe Kararnamesini Yanlış Yorumluyor’ isimli yeni bir yazı kaleme aldı. 

Belge 1924 Tarihli ve Hilafetin Kaldırılması ile İlgili

Cuma hutbeleri, İslam dininde sürdürülen önemli bir gelenek. Osmanlı’nın son dönemlerinde Arapça ve makamlı okunan hutbeler, aynı zamanda islam toplumlarının tarihi boyunca iktidarın sembollerinden biri olarak işlev gördü. Osmanlı’da Cuma selamlıklarında hutbeler, hükümdar adına okundu. 1922’de, saltanatın kaldırılmasının ardından hutbelerde zikredilen isim halifenin oldu ve nihayet, 3 Mart 1924’te hilafetin de kaldırılması ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulmasının ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin cuma hutbelerinde anılacak ‘tek bir isim’ artık bulunmuyordu.
Paylaşılan belgeler, hilafetin kaldırılışının iki gün sonrasına ait ve 5 Mart 1924 tarihli. Belge, “Ba’demâ hutbelerde ism zikr edilmeksizin ‘millet ve Cumhuriyet’in selâmet ve sa’âdetine” du’â edilmesi takarrus etmiş ve bu karârun bi’il-cümle vilâyete tebliği dâhiliye vekâletine havâle edilmiştir.” ifadelerini taşıyor. Vurgusu, hutbelerde edilecek duanın isim kullanılmadan ‘millet ve Cumhuriyet’in selametine edilmesi. 

Devlet Arşivleri, takip eden günlerde çıkarılan kararnamelerin takip edilmesi ile konunun netliğe ulaşmasına yardımcı oluyor. Bu belgeden bir gün sonra çıkan 6 Mart tarihli bir başka belgede “Söğüt Müftülüğü Canib-i fazilanesine Halife ve hilafetin adem-i vücuduna binaen hutbelerde millet ve cumhuriyetin ce sa’adetine du’a edileceğinin icab edenlere tebliği mümtenadır efendim.” yazılı. Burada hutbelerde edilecek duada isim kullanılmaması talebinin nedeni, “halife ve hilafetin yokluğundan” ifadeleri ile açık olarak belirtilmiş. 

7 Mart tarihli bir başka belge, “Dünkü gün tebliğ edilen kânûn mûcebince Büyük Millet Meclis-i ‘Âlisi’nce halifeligin hal’i ve makâm-ı hilâfetin ilgâsı dolayısıyla okunacak hutbelerde millet ve cumhûrîyetin selâmet ve sa’âdetine du’â edilmesi mecelle-i emru tebliğâtdan bulunmuş ve keyfîyet nevâhîye de tebliğ edilmişdir. Merkez ve mülhakâtdaki bi’l-cümle hutebâya keyfîyetin hemen tebliğ ve tenbîhiyle beraber bugünkü hutbede ber-vech-i emru iş’âr du’â edilmesinin ve başkaca yanlışlığa ve sû-i tefsirâta meydân verilmemesinin lisân-ı münâsibiyle iblâğı ve bu bâbda bi’z-zât nezâret ve mürâkabede bulunulması ehemmiyetle temennî olunur efendim”. ifadelerini taşıyor. Bu isteğin hilafetin kaldırılmasından sonra hutbeler sırasında okunan dualara dair olduğu oldukça açık. Kararnamelerde, doğrudan Mustafa Kemal’in zikredilmemesine dair herhangi bir ibare yer almıyor.

Cuma Hutbelerinde Özel İsim Kullanılmıyor mu?

Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde hazırlanan ve önemli günlerde okunmak üzere gönderilen hutbelerin kayıtlarına, resmi internet sitesi üzerinden 2011 yılına kadar ulaşmak mümkün. Bu arşiv içerisinde yapılan bir tarama, Cumhuriyet tarihi açısından önemli günlere rastgelen, bu konulara değinen hutbelerde, özel isimlerin kullanılmış olduğunu gösteriyor. Örnek olarak, 15 Mart 2013 tarihli “Şehitlik ve Çanakkale” başlığını taşıyan hutbede:
“Şehadet arzusu Çanakkale’de zafer, Akif’in dilinde destan, Seyit Onbaşı’da muazzam bir güç oldu. Şehadet arzusu renk, ırk, dil farkını yok edip ülkenin dört bir yanından gelen yiğitleri bir mevzide buluşturdu.” ifadeleri geçmekte. Burada Mehmet Akif Ersoy ve Seyit Onbaşı’nın isimleri ile anıldığını görüyoruz. 
Mehmet Akif’in ismi, 2015 yılı içinde “Ezan: Özgürlüğün Gür Sedası”, “Allah’ın Kutlu Elçilerine Saygı” ve “Çanakkale Şehitlerine” başlıklı hutbelerde ayrı ayrı tekrar belirtilmiş. 2017 yılının hutbeleri, Sultan Alparslan ve Fatih Sultan Mehmed gibi tarihi isimlerin de hutbelerde adlarının geçebildiğini gösteriyor. 
2011-2021 arasında yayınlanan hutbelerde, ‘Mustafa Kemal’ veya ‘Atatürk’ kelimeleri bulunmuyor. Fakat 2020’den bulunan bir örnek, Gazi’nin anıldığına dair üstü kapalı bir kanıt olarak sunulabilir.

Söz konusu iddiayı, Doğrula ve Malumatfuruş da incelemişti.

İddia YANLIŞ

Bir Twitter hesabı tarafından yapılan paylaşımda yer alan belgenin, cuma hutbelerinde Atatürk’ün adının anılmamasının istendiğini gösterdiği iddia edilmişti. 1926 tarihli olduğu öne sürülen belge, 5 Mart 1924 tarihli ve hilafetin kaldırılmasından iki gün sonraya ait. Öncesinde cuma hutbelerinde halifenin adına dua okunurken, hilafetin kaldırılmasının ardından adına dua edilecek ‘tek bir isimin’ Cumhuriyet’te artık bulunmuyor olması üzerine çıkarılan kararnameler, ‘hilafetin ve halifeliğin yokluğundan’ hutbelerde dua edilirken isim zikredilmemesini, ‘cumhuriyete ve millete’ dua edilmesini vurguluyor. Doğrudan Atatürk’ün adının kullanılmamasına dair ibareler taşımıyor. 2011-2021 arasında okunan cuma hutbelerinde Atatürk’ün ismi yer almazken dini figürler olmayan, tarihi birçok ismin kullanıldığına rastlanabiliyor.

Sonuç olarak;

Belgenin cuma hutbelerinde Atatürk’ün adının anılmamasının istendiğini gösterdiği iddiası yanlış.