Görüldüğü gibi acının şiddetini ve yoğunluğunu anlamak için tıbbi ölçüm yöntemleri bulunuyor. Ancak bu ölçüm, ağrı kişisel ve öznel bir deneyim olduğundan oldukça karmaşık bir süreç. Ağrı, her bireyin sinir sistemi ve psikolojik durumu tarafından farklı şekilde algılanır. Ağrının fizyolojik ve biyokimyasal olarak ölçümü için ise farklı yöntemler kullanılabilir. Kalp atış hızı, kan basıncı ve solunum hızı gibi fizyolojik göstergeler ağrıya tepki olarak değişebilir. Ancak bunlar yalnızca dolaylı belirtiler sunar ve ağrının kesin yoğunluğunu
belirlemez. Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme (fMRI) ve Pozitron Emisyon Tomografisi (PET) gibi beyin görüntüleme teknikleri ise ağrının beyindeki etkilerini inceleyerek nörolojik tepkileri görselleştirir; ancak bu da kişisel ağrı algısını doğrudan
ölçemez. Son olarak, stres hormonları gibi biyokimyasal göstergeler, ağrıya vücudun verdiği yanıtları ölçebilir ama ağrının şiddetini tam anlamıyla
yansıtmaz. Bu yöntemlerin her biri ağrı değerlendirmesine katkıda bulunsa da ağrının öznel doğası nedeniyle tam bir ölçüm sunamaz.