Son yıllarda hayatları etkileyen bir görüş ayrılığı sosyal medyada kendini gittikçe daha fazla gösteriyor. Okul sıralarında beynimize kazınan Dünya’nın küresel bir şekli olduğuna yönelik yargıya giderek yükselen bir itiraz dalgası var. Bu dalganın ismi düz dünyacılar ve NASA ile bilim dünyasının bizi Dünya’nın şekliyle ilgili aldattığında oldukça ısrarlılar. Hatta bu hareketin Düz Dünya Cemiyeti isminde bir organizasyonu da bulunuyor. Özellikle internetin ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla düz dünyacılar takipçi kitlesini önemli ölçüde artırdı ve düz dünya teorisi bugün komplo teorisi denildiğinde ilk akla gelen teorilerden biri haline geldi. 
Eskilerin Dünyası Düzdü
Dünya’nın düz olduğuna dair inanış tarih boyunca farklı kültürler ve metafizik sistemler arasında da yaygın bir kanı oldu. Antik Yunan’da Homeros ve Hesiod gibi şairler, dünyanın düz bir disk şeklinde olduğunu savundular ve bu görüşleri Thales ve Demokritos gibi filozoflarca da desteklendi. Benzer şekilde, eski Mısır ve Mezopotamya’da Dünya’nın dev bir su kütlesiyle çevrili geniş bir disk olduğu düşünülmüştü, antik Hint ve Çin kültürlerinde de düz Dünya modelleri farklı versiyonlarla rastlanıyor. Çin’de gökyüzü küresel, Dünya ise kare olarak düşünülürken; Hint kozmolojisinde Dünya, bir çiçeğin yaprakları gibi dağların çevrelediği dört kıtadan oluşan bir düzlem olarak betimlenmişti. 
Ancak bu inanışlar MÖ 6. yüzyıldan itibaren yavaş yavaş terk edildi. Özellikle Aristoteles’in 4. yüzyılda sunduğu kanıtlarla birlikte, Dünya’nın küresel olduğu görüşü eğitimli kesimlerde yaygın kabul gördü. Orta Çağ’da bile, Batı’da eğitimli bireyler arasında düz Dünya inanışı neredeyse tamamen terk edilmişti. Ta ki 19. yüzyılda tekrar dirilene kadar. 
Rowbotham ve Modern Düz Dünya 
Samuel Rowbotham 19. yüzyılda İngiltere’de yaşamış bir yazar, mucit ve o dönemde Sanayi Devrimi’nin alt üst ettiği topluma bir tepki olarak doğan ütopik sosyalizm akımının da içten bir destekçisi. Bu akım dahilinde İngiltere’nin çeşitli yerlerinde oluşan sosyalist kolonilerin birinde dayanışarak görev yaparken Dünya’nın şekliyle ilgili soru işaretlerini dindirecek bir deney yapmaya karar verdi. 
Rowbotham, yaklaşık 10 km boyunca düz bir şekilde akan Bedford Nehri’nin bir ucuna teleskop yerleştirdi. Üzerine bayrak taktığı bir tekneyi de nehir üzerinde hareket ettirdi. 10 km boyunca teknenin hiçbir şekilde kaybolmadığını gören Rowbatham sonuca hemen vardı: Dünya düzdü. 
Rowbotham fikirlerini önce broşürler sonra da 1865’te yayımladığı “Zetetic Astronomy: Earth Not a Globe” başlıklı bir kitap yardımıyla kamuoyuyla paylaşmaya başladı. Rowbatham bu kitapta çeşitli deneyler üzerinden Dünya'nın Kuzey Kutbu merkezli ve güney kenarı boyunca bir buz duvarı olan Antarktika ile sınırlanmış düz bir disk olduğunu ve Güneş, Ay, diğer gezenler ile yıldızların ise Dünya yüzeyinin binlerce km üstünde hareket ettiğini öne sürüyordu. Modern bir komplo teorisinin ilk adımları da bu şekilde atılmış oldu. 
Radikal Hristiyan Grupların Düz Dünya’yı Keşfi
Rowbatham’ın bu fikirleri ileri sürmesinde dini inanışlarının etkili olduğu bir sır değil. Her ne kadar sosyalist kelimesi günümüzde sekülerizm ile daha beraber anılsa da Marx öncesi sosyalizm akımlarında inanç boyutunun daha geniş yer kapladığını belirtmek gerek. Hatta bu akımların ve toplulukların 19. yüzyılın ikinci yarısında etkili olmaya başlayan spiritüel ve okültizm topluluklarıyla ilişkisine dair çalışmalar da mevcut. Tabi bu göbek bağı da düz dünya argümanının özellikle daha radikal tanımlanabilecek Hristiyan topluluklarda takipçi bulmasını kolaylaştırdı. 
Dindar bir Hristiyan olan John Hampden, Rowbatham’ın sıkı bir takipçisi ve dönemin en polemikçi düz dünyacısıydı. Hampden nehir, kanal veya göl gibi bir su kütlesinde dışbükey bir eğrilik gösterebilen herkese 500 £ bahis teklif etti. Bu meydan okumaya cevap veren kişi ise yüzyılın Darwin ile beraber en önemli doğa bilimcisi Alfred Russel Wallace oldu. Wallace, Rowbotham’ın yaptığı Bedford deneyine benzer 10 km uzunluğundaki bir kanal boyunca iki nesne yerleştirdiği bir düzenek tasarladı. Her iki nesne de suyun üzerinde aynı yükseklikteydi. Wallace daha sonra suyun üzerinde aynı yükseklikte bir köprünün üzerine bir teleskop yerleştirdi. Teleskopla bakıldığında, bir nesne diğerinden daha yüksek görünüyordu ve bu da Dünya'nın eğriliğini gösteriyordu. Bahis yargıcı Wallace’ı kazanan ilan etti ama Hampden sonucu kabul etmedi. İkili arasında dolandırıcılık ve iftira suçlamalarıyla dolu bir mahkeme süreci geçti. 
19. yüzyıl kapanırken hareketin lokomotifi Rowbatham ve Hampden hayatlarını tamamlamış olsalar da düz dünya fikri dergilerle ve topluluklarla farklı ülkeleri de kapsayacak şekilde yayılmaya devam etti. 1914’ten sonra düz dünya fikrinin en fanatik savuncusu olarak medyada yer alan kişi ABD’nin İlinois eyaletindeki Zion kentinde etkin bir evanjelik kilisesi olan Christian Catholic Apostolic Church’ün lideri Wilbur Glenn Voliva’ydı. Voliva da Hampden gibi bahis seviyordu ve Dünya’nın düz olmadığını kanıtlayana 5000 dolar vaadetti. Voliva, Dünya’nın bir fincan tabağı, bir krep, bir soba kapağı kadar düz olduğuna, etrafının Güney Kutbu olan muazzam bir buz duvarı ile çevrili olduğuna inanarak 1942 yılında hayatını kaybetti.
Düz Dünya Hareketinde Kriz: Uzay Fotoğrafları Şoku
1950lerde hareketin dinamik aktörü Samuel Shenton’dı. Yeni kuşak bir düz dünyacı olarak önce daha önceki dönemlerde yazılanları sindirdi daha sonra ise kendi yorumunu biraz da bilimsel soslarla zenginleştirerek kamuoyuna açıldı. Rowbatham döneminde kalan ama zamanla etkisizleşen Evrensel Zetetik Topluluğu’nun (Universal Zetetic Society) bir halefi olarak daha az dini referanslarıyla dikkat çeken Düz Dünya Topluluğu’nu (Flat Earth Society) 1956’da kurdu.
Fakat 1957’de Sovyetler Birliği’nin Sputnik’i başarıyla uzaya fırlatmasıyla başlayan uzay yarışı düz dünya argümanlarına karşı çok güçlü kanıtları uzaydan getirmeye başladı. Uydu görüntüleri Dünya'yı bir küre olarak gösterdiğinde Shenton’ın cevabı “Böyle bir fotoğrafın eğitimsiz bir gözü nasıl yanıltabileceğini anlamak çok kolay” oldu. Daha sonra astronotlar tarafından çekilen benzer fotoğraflar sorulduğunda, eğriliği geniş açılı lens kullanımına bağlayarak, “Bu halkı aldatmaktır ve doğru değildir” diye ekledi. Shenton’ın 1971’de ölümünün ardından hareketin başına Kaliforniyalı bir muhabir olan Charles K. Johnson geçti. Johnson’ın da ilk işi uzaydan çekilen fotoğraflarla yara alan düz dünya fikrini daha geniş çaplı komplo anlatılarıyla kurtarmaya girişmek oldu. Johnson’ın “Dönen bir küre fikri, Musa'nın, Kolomb'un ve FDR'nin mücadele ettiği bir hata komplosudur...” ifadeleriyle başlayan makalesi 1980 yılında Science Digest dergisinde yayınlandı. Johnson, NASA'yı hedefe koydu ve uzay inişlerinin ve fotoğraflarının Arthur C. Clarke'ın senaryosuna dayanan ve Stanley Kubrick tarafından yönetilen Walt Disney sponsorluğunda bir Hollywood kurgusu olduğunu iddia etti. Johnson inançları için İncil'e atıfta bulunuyor ve  bilim insanlarını dini bilimle değiştirmek için devasa bir aldatmaca yapan büyücü doktorlar olarak görüyordu. 2001 senesinde Johnson’ın ölümünün ardından dernek de aktifliğini yitirdi.
Düz Dünya İnternete Giriş Yapar
2004 yılında, Samuel Shenton ile hiçbir akrabalığı olmayan Daniel Shenton, web tabanlı bir tartışma forumu üzerinden Düz Dünya Topluluğunu yeniden canlandırdı. İlham kaynağı olarak Thomas Dolby’nin 1984 tarihli The Flat Earth albümünü gösteren Shenton, hiç kimsenin dünyanın düz olmadığına dair kesin bir kanıt sunamadığını düşünüyordu. Düz dünya teorisine olan inancını cesurca savunan Shenton, Ekim 2009’da topluluğun resmen yeniden açılmasını sağladı. İlginç bir şekilde, Dolby, dünyanın düz olduğuna inanmamasına rağmen, Shenton’ın ona verdiği 00001 numaralı üye kartını da kabul etti.
2017 yılının Kasım ayında, ABD’nin Kuzey Carolina eyaletinde bulunan Raleigh’in bir banliyösünde gerçekleşen ilk Düz Dünya Konferansı 500’den fazla katılımcıyı bir araya getirdi. İnsanlar, bu etkinlik için 249 dolara kadar ücret ödemekten çekinmedi. İnançlarındaki artış, yalnızca konferans salonlarıyla sınırlı değildi. 2018’de internet tabanlı bir araştırma şirketi olan YouGov’un kamuoyu yoklaması, Y kuşağının yalnızca %66’sının dünyanın yuvarlak olduğuna kesin olarak inandığını ortaya koydu. 
Komplo Teorilerinden Oluşan Süper Komplo Teorisi
Düz Dünya teorisi internette güç kazanarak yoluna devam ederken son yıllarda internet ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla yaygınlaşan bir eğilimden de nasibini aldı. İnternet ortamında komplo teorileri onu üretenlerin sınırlarından kurtuldu ve karmaşık ve çok katmanlı anlatılardan oluşan süper komplo teorilerinin birer parçası haline gelmeye başladılar. Çevrimiçi platformlar, farklı komplo teorisi topluluklarının bir araya gelmesini kolaylaştırarak, örneğin Anunnaki teorilerinin “Reptilian” iddialarıyla ya da düz dünya teorilerinin “Yeni Dünya Düzeni” fikirleriyle birleşmesini sağladı. Bu birleşme eğilimi, bireysel teoriler arasında ortak düşmanlar veya temalar (örneğin “gizli elitler” ya da “dünyanın kontrolünü elinde tutan güçler”) üzerinden bağlantılar kurarak geniş kapsamlı, kapsayıcı komplo anlatıları üretti. Sonuç olarak, internet sadece komplo teorilerinin daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlamakla kalmadı, aynı zamanda bu teorilerin bir arada var olabildiği ve sürekli evrildiği bir ekosistem yarattı.
Düz Dünya teorisi, komplo teorileri ekosisteminde köklü bir geçmişe ve kurumsal bir yapıya sahip ana damarlardan biri. 1830’larda Samuel Rowbotham’ın Dünya’nın şekliyle ilgili iddiaları, bugün hakikat üreten bilimsel otoritelere karşı geniş kapsamlı bir meydan okumanın sembolü haline geldi. Her ne kadar X platformunda Düz Dünya Topluluğu’nun hesabından iklim değişikliğini kabul ettiklerine dair bir açıklama yapılmış olsa da, bu topluluk içinde birçok kişi iklim değişikliğinin de bir aldatmaca olduğuna inanıyor. Düz dünyacıların teorilerini güçlendiren yan argümanlar arasında Ay’a iniş görüntülerinin sahte olduğu ve Dünya’nın düz olduğu gerçeğinin, “Yeni Dünya Düzeni” kurmayı amaçlayan gizli güçler tarafından saklandığı fikri öne çıkıyor. Ayrıca, küresel şekli kabul eden atmosfer bilimine duydukları güvensizlik, chemtrail ve hava manipülasyonu teorilerini benimsemelerine de zemin hazırlıyor.
Uzaylılarla ilgili yaklaşımları ise bu grupların en özgün taraflarından biri. Düz dünyacılar hem geleneksel dünya dışı yaşam argümanlarını hem de uzaylıların Dünya’yı ziyaret ettiği fikrini reddediyor, ancak bu fenomenleri insan yapımı ileri teknolojiler ya da ruhani varlıkların tezahürü olarak görüyorlar. Hükümetin UFO kanıtlarını sakladığına dair komplo teorileri ise, aslında Dünya’nın düz olduğunun gizlenmesi için yapılan daha büyük bir örtbasın parçası olarak yorumlanıyor.
Düz Dünya teorisi, sadece bilime meydan okuyan bir komplo anlatısı değil. Toplumlarda yaşanan bilgiye erişim krizi, kutuplaşma ve aşırı sağ ideolojilerin yükselişine paralel gelişen bir hakikat savaşının da sembolü. İnternet ve sosyal medya, bu tür teorilerin geniş kitlelere ulaşmasını kolaylaştırırken, bireylerin gerçeklik algısını yeniden tanımlamalarına olanak tanıyor. Ancak, bu yalnızca bilimsel verilere duyulan güvensizlikle sınırlı değil. Düz Dünya teorisi, aynı zamanda küreselleşmeye, bilimsel otoritelere ve demokratik değerlere karşı aşırı sağ çevrelerde yükselen tepkinin de bir uzantısı haline gelmiş durumda. Teori, “Yeni Dünya Düzeni” ve elit karşıtı retoriklerle birleşerek, modern toplumun temel yapılarına duyulan şüpheyi de körüklüyor.