Dünya çapında resmi COVID-19 vaka sayısı 20 Nisan 2020 itibariyle 2,5 milyona yaklaşıyor. Bugün itibarıyla Türkiye; ABD, İspanya, İtalya, Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık’ın ardından vaka sayısının en fazla olduğu 7. ülke durumunda. Salgının etkisi ve süresi arttıkça ülkelerin uyguladığı politikalar daha da fazla önem kazanıyor. Tarihte büyük salgınlar olmuşsa da devletlerin kapasitesinin teknoloji sayesinde önemli ölçüde arttığı bir çağda, ülkeler ilk kez bu denli etkili bir salgınla mücadele ediyor. Bu kriz dönemlerinde ortaya konan politikalar hem bu süreçte diğer ülkelere örnek oluyor hem de gelecekte salgınları önleyici politikalar için de önemli bir referans noktası oluşturacaklar.
Oxford Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı, COVID-19 salgınına yönelik uygulamaya konulan politikaları gevşeklik-sıkılık ve mekansal uygulama alanı olarak değerlendirerek politika sıkılık endeksi oluşturmuştu. Bu endeks, ABD ve İsveç gibi gevşek politika uygulayarak sıkı politikaların ekonomik etkisinden çekinen ülkeler ile sıkı politikalar uygulayarak salgın sürecini kısaltmak isteyen ülkeleri görebilmemizi sağladı. Fakat politika sıkılık endeksi hükümetlerin aldığı kararlar üzerinden oluşturulduğundan bu kararların uygulanmasındaki farklılıklar politika sıkılığında aynı endeks skorundaki ülkeler arasında büyük farklara da neden oluyor.
Politika Sıkılık Endeksi araştırmasındaki sonuçları daha iyi okumamızı sağlayabilecek diğer araştırmayı “Deep Knowledge Group” geçtiğimiz günlerde yayınladı. Güvenlik, risk, hükümet destekleyiciliği ve tedavi etkinliği başlığında dört ölçekte ülkeleri değerlendiren araştırma, kamuya açık verinin yanında uzman görüşleri ve farklı veri toplama tekniklerini de kullandı.

Ülkelerin güvenliği endeksi dört ana başlıkta ülkeleri değerlendiriyor. Birincisi, COVID-19 salgınına yönelik uygulanan karantinanın niteliksel özellikleri yanında uygulamadaki etkinliği. İkincisi, ülkelerin süreci yönetmedeki etkinlikleri. Üçüncüsü, salgını izleme ve tespit etme konusundaki başarı ve dördüncüsü, acil tedaviye hazırlık durumu. Bu endekste, İsrail, Almanya, Güney Kore, Çin ve Japonya resmi vaka sayıları görece fazla olmasına rağmen iyi performans gösteriyorlar.

Bir ülkenin risk endeksi dört ana başlıkta değerlendirilerek hesaplanıyor. Bulaşıcılık riski başlığında COVID-19 salgının yoğun olduğu alan sayısından, ülke içi ulaşım ağı ve turist akışı gibi değişkenler değerlendiriliyor. Siyasi sistemin etkinliği ve yolsuzluk oranı gibi değişkenler değerlendirilerek ortaya çıkan ülke yönetiminin kalitesi ikinci ana başlık. Diğer iki başlık ise sağlık sisteminin etkinliği ve bölgeye özgür riskler. Bu dört başlık değerlendirildiğinde, İtalya, ABD ve Birleşik Krallık en riskli üç ülke olarak öne çıkıyorlar. Vaka sayıları görece az olmasına rağmen Ekvador, Filipinler ve Romanya da izlenmesi gereken ülkeler arasında görünüyor.

Almanya’nın ilk sırada olduğu bu sıralama COVID-19 salgını sürecinde salgından etkilenenlere yönelik destek politikalarının değerlendirilmesiyle oluşturuldu. Almanya Mart’ın sonunda işletmelerin kredi yapılandırılması, acil yardım fonu gibi birçok destek mekanizmasını harekete geçirmişti. ABD ve Japonya da destek politikaları konusunda Almanya’yı takip ediyorlar.

Tedavide etkinlik endeksinde ülkelerin hastalığın izlenmesi, yönetimi, acil tedavi kapasitesi ve yeni tedavi yöntemlerini ortaya çıkaracak araştırma ve geliştirme kapasitesi değerlendirildi. Bu sıralamada da Almanya başı çekiyor. Çin ve Güney Kore Almanya’yı takip ederken ilk onda Birleşik Arap Emirlikleri de yer alıyor.