15-16 Kasım 2015 tarihlerinde, Türkiye’nin ev sahipliğinde Antalya’da gerçekleşecek G-20 toplantılarının gündeminde enerji üretimi ve tüketimi konularının yanı sıra, enerji verimliliği konusu da masada olacak. Hazır dünyanın ortak gündemi iklim değişikliği konusuna yoğunlaşmışken, Doğruluk Payı olarak G-20 Liderler Zirvesi öncesinde, Türkiye’nin enerji ve iklim politikalarını gündemimize almaya karar verdik.
Geçtiğimiz yıl Avustralya’da düzenlenen 9. G-20 Liderler Zirvesinde ortaya çıkan ve ülkelerin gönüllü olarak desteklediği “G-20 Enerji Verimliliği Eylem Planı” üye ülkelerin, bilhassa teknoloji ve finans araçlarını kullanarak enerji verimliliği performanslarını arttırmaları için bir yol haritası sunuyordu. Ancak Eylem Planı’nın, enerji verimliliğinin arttırılması konusunda hedef ve yöntemler sunmakla birlikte, sera gazı emisyonlarının baş sorumlusu olan fosil yakıtlar meselesine yeterince değinmeyişi nedeniyle ortaya düşündürücü bir manzara çıkıyor. Bu durum COP 21’de emisyonlar hususunda önemli taahhütler vermeleri beklenen G-20 ülkelerinin “enerji verimliliği, yenilenebilir enerji seçenekleri ve iklim değişikliği ile mücadele” alanlarındaki önemli bağlantıyı ne derecede dikkate alacakları konusunda şüphe uyandırıyor.

Tüm dünya nüfusunun yaklaşık üçte ikisine sahip olan G-20 ülkeleri, aynı zamanda dünya ekonomisinin %85’ine ve küresel ticaretin de %75’ine hakim olarak dünyanın en büyük ekonomilerini temsil ediyorlar. Böylesi devasa ekonomilerin, dünyadaki enerji talebinin %75’inden, enerjiden kaynaklı sera gazı emisyonlarının ise %80’inden sorumlu olmaları hiç de şaşırtıcı değil.
Türkiye’nin Enerji Verimliliği Karnesi
Türkiye’nin bu alandaki durumuna baktığımızda ise 2000-2013 yılları arasında ulaşım sektöründe karbon emisyonu %56 artmış durumda. Fakat araç başına düşen emisyon miktarının 4.170 tondan 3.595 tona düştüğü de görülüyor. Her ne kadar emisyonda düşüş yaşansa da, bu alanda AB standartlarını yakalamış değiliz. Nitekim ulaştırmada yenilenebilir kaynak kullanımını 2023’e kadar %10.08’e ulaştırmak bir hedef olsa da, 2013 için ulaşılan oran %0.22 oldu; bu da 2013 için %0.87’lik hedefin altında.
Enerjide Dışa Bağımlılık: Doğalgaz Örneği
Her ne kadar hedeflenen, enerjide dışa bağımlılığı azaltmak olsa da, özellikle doğalgaz konusunda durum pek öyle değil. Türkiye aldığı doğalgazın yaklaşık %25’ini sanayi sektöründe kullanıyor, %19’u konutlarda, geriye kalan %48’i ise elektrik üretiminde kullanılıyor. Bu açıdan bakıldığında doğalgaz tedariki konusunu incelemek önemli.

Türkiye 2014 yılı itibariyle doğalgaz ithalatını %82 oranında arttırdı. İthalatın %54.8’i ise Rusya’dan yapılıyor. Rusya’dan alınan doğalgazın miktarı 26.975 milyon Sm3.
Enerjide Kömürün Artan Payı ve Yarattığı Maliyetler
Türkiye’nin enerji ithalatı, toplam ithalatın %20’sinden fazla. Enerji talebinin karşılanması amacını taşıyan ithalatın yanı sıra, fosil yakıtlara, özellikle de kömüre dayalı enerji süreci de devam ediyor. Bu alanda kurulu gücün mevcut kapasite olan 69 bin MW’ın üstüne yapılması planlanan termik santrallerle 59 bin MW ilave kurulu güç oluşturularak, kapasite %85 civarında arttırılacak.
Geçtiğimiz Mayıs ayında Sağlık ve Çevre Birliği HEAL (Health and Environment Alliance) tarafından hazırlanan “Ödenmeyen Sağlık Faturası: Türkiye’de Kömürlü Termik Santraller Bizi Nasıl Hasta Ediyor?” başlıklı rapor, çeşitli dışsal faktörleri hesaba katarak, kömürlü termik santrallerin Türkiye’deki insanların hayatına yaptığı olumsuz etkilerin doğurduğu maliyeti ortaya çıkarıyor.
HEAL’in çalışması özetle, kömürle çalışan elektrik santrallerden çıkan partikül maddelerin neden olduğu akciğer hastalıkları, kalp rahatsızlıkları ve erken ölümler gibi sağlık sorunlarının yaklaşık olarak yıllık 3,6 milyar Euro’luk bir bedel ortaya çıkardığını öne sürüyor. Çalışmanın dikkate aldığı sağlık sorunları ve bu sorunların neden olduğu yıllık maliyet bir hayli fazla görünüyor.
Konu ile ilgili daha fazla bilgi almak için derlememizi inceleyebilirsiniz: Enerji Gündemi Raporu
İnfografik Çalışmamız