Telif Hakkı Rejimi Kime Fayda Sağlıyor?
Her yılın ilk günü telif hakları sona eren eserlerin kamu malı haline geldiği bir ilk gün de aynı zamanda. 1 Ocak 2025 itibarıyla 1929’da yayımlanmış eserler ile 1924’te yayımlanmış bazı müzik eserleri ve ses kayıtları kamu malı kategorisine girdi. Bu durum, klasik edebiyat, sinema, müzik ve karakterlerin serbestçe paylaşılabilir ve uyarlanabilir hale gelmesi anlamına geliyor.  Bu yıl kamu malına giren eserler arasında William Faulkner’ın “The Sound and the Fury”, Ernest Hemingway’in “A Farewell to Arms” ve Virginia Woolf’un “A Room of One’s Own” gibi edebi klasikler yer alıyor. Ayrıca Alfred Hitchcock’un “Blackmail” filmi ve Cole Porter’ın “What Is This Thing Called Love?” gibi eserler de artık kamu malı. 
Telif hakkı basit haliyle bir eser sahibine, yaratmış olduğu özgün eser üzerindeki kullanım ve yayma haklarını yasal olarak tanıyan bir koruma biçimi. Bu hak eser sahibine eserini kimin, nasıl ve ne şekilde kullanabileceğine karar verme yetkisi veriyor. Bu, eser sahiplerine maddi kazanç elde etme fırsatı yaratarak yaratıcılığı teşvik ederken yaratıcı endüstrilerin gelişmesinin de yolunu açıyor. Fakat bilgi teknolojilerinin baş döndürücü hızda gelişimi telif haklarının mevcut uygulamalarına yönelik eleştirileri de beraberinde getirdi. Özellikle yapay zeka araçlarının metinsel ve görsel üretimde giderek daha iyi işler çıkarması çözülmesi oldukça zor bir “eser kimin?” tartışmasını da başlatmış durumda. 
Bern Konvansiyonu: Küresel Ölçekte Telif Hakkı Koruması
9 Eylül 1886’da İsviçre’nin Bern şehrinde imzalanan Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunmasına İlişkin Sözleşme (Bern Konvansiyonu), yaratıcı eserlerin uluslararası düzeyde korunmasının temel taşını oluşturdu. Bu anlaşmayla birlikte, edebiyat ve sanat eserleri küresel ölçekte güvence altına alındı.
Türkiye, Bern Konvansiyonu’na katılma taahhüdünü Lozan Barış Antlaşması kapsamındaki Ticaret Sözleşmesi ile verdi; ancak bu taahhüdü yerine getirecek bir telif yasası 1951 yılına kadar çıkarılamadı.
Bern Konvansiyonu’nun en dikkat çeken özelliği, imzacı ülkelerin kendi vatandaşlarına tanıdığı telif haklarını diğer üye ülke vatandaşlarına da sağlama zorunluluğu getirmesiydi. Böylece bir eserin korunması için yalnızca eserin kaynağının değil, üretildiği ülkenin yasalarının dikkate alınması yeterli hale geldi. Ayrıca, bu anlaşma sayesinde yaratıcıların eserlerini koruma altına aldırmaları için herhangi bir resmi işlem yapmalarına gerek kalmadı; eserler otomatik olarak koruma kapsamına girdi.
Eser Ne Zaman Kamuya Ait Olur? 
Bern Konvansiyonu, eserlerin uluslararası düzeyde korunmasını sağlar ve her imzacı ülkeye, eser sahibinin ölümünden itibaren en az 50 yıl koruma süresi şartı getirir. Ancak bu süre, ülkeden ülkeye farklılık gösterebilir ve fotoğraf eserleri için özel bir durum olarak oluşturulduktan itibaren en az 25 yıl koruma sağlanır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde, eser sahibinin ölümünün ardından 70 yıl veya eserin yayınlanmasından itibaren 95 yıl geçtikten sonra eserler kamuya açık hale gelir. Avrupa Birliği ülkelerinde ise sadece ölümünden itibaren 70 yıl geçmesi şartı aranır. Türkiye’de de benzer şekilde, eser sahibinin ölümünden sonra 70 yıl koruma süresi uygulanır. Kültür ve Turizm Bakanlığı, anonim eserler için eserin aleniyet kazandığı tarihten itibaren 70 yıl geçmesi gerektiğini belirtir. Birden fazla sahibin olduğu durumlarda ise son sahibin ölümünden itibaren süre başlar.
Dünya genelinde koruma süreleri değişkenlik gösterir. Örneğin, İspanya’da 1987’den önce ölen yaratıcılar için bu süre 80 yıldır. Aynı kural, Kolombiya ve Ekvator Ginesi gibi ülkelerde de geçerlidir. Buna karşılık, Bangladeş, Hindistan ve Venezuela gibi ülkelerde eserler, yaratıcılarının ölümünden 60 yıl sonra kamuya mal olur. Afrika, Asya ve bazı diğer ülkelerde ise 50 yıllık süre Bern Konvansiyonu’nun standart koruma süresi olarak korunmaya devam eder.
Kamu Malı Olan veya Olmaya Hazırlanan Eserler
2025 yılı itibarıyla, Türkiye’de ve dünyada birçok önemli eser telif hakkını kaybederek kamu malı haline geldi. Sait Faik Abasıyanık’ın eserleri Türkiye’de artık telif koruması altında değil. İş Bankası Yayınları, Sait Faik’in eserlerinden elde edilen gelirin Darüşşafaka Cemiyeti’ne bağışlanacağını açıkladı. Ayrıca, ünlü ressam Mihri Müşfik Hanım’ın eserleri de bu yıldan itibaren serbestçe kullanılabilir hale geldi. Mihri Müşfik Hanım’ın eserleri arasında en çok bilinenlerden bir tanesi de Atatürk’ün portresi. 2025 yılında aynı zamanda Frida Kahlo'nun da eserlerinin telif hakkı doluyor.
Telif Hakkı Rejimi Kime Fayda Sağlıyor?

ABD’de 1929 yılında yayınlanan eserlerin kamuya açılmasıyla Popeye, Tintin, Tarzan gibi karakterlerin ilk versiyonları ve George Gershwin’in müzik eserleri gibi önemli yapıtlar koruma dışı kaldı. Broadway Melody, The Skeleton Dance ve Mickey Mouse’un ilk sesli bölümleri gibi birçok klasik film de artık kamuya ait.
Temel Reis'in Thimble Theater'da ilk çizimi

Temel Reis'in Thimble Theater'da ilk çizimi

Önümüzdeki yıl ise Albert Einstein, Thomas Mann ve Ortega Y Gasset gibi isimlerin eserleri Türkiye ve Avrupa’da kamu malı olacak. ABD’de ise Alfred Hitchcock’un bazı filmleri, Betty Boop, Pluto, ve Flip the Frog gibi karakterlerin ilk görünümleri telif hakkını kaybedecek.
Betty Boop'un seyirci karşısına çıktığı ilk film olan Dizzy Dishes'tan bir görüntü

Betty Boop'un seyirci karşısına çıktığı ilk film olan Dizzy Dishes'tan bir görüntü

Daha ileriye baktığımızda, önümüzdeki 15 yıl içinde Yahya Kemal Beyatlı, Orhan Kemal, Halide Edib Adıvar, Superman, Batman, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, The Hobbit, ve Tom ve Jerry gibi pek çok ikonik eser ve karakter hem Türkiye’de hem de ABD’de kamuya açık hale gelecek. 
Mevcut Telif Hakkı Rejimi Kime Fayda Sağlıyor? 
Her ne kadar eser sahibinin korunması ve yaratıcı endüstrilerinin sürdürebilirliği açısından önemli bir dayanak sağlasa da mevcut telif hakkı rejimine yönelik eleştiriler de var. Eserlerin koruma altına alınma sürelerinin uzunluğu ve büyük medya şirketlerinin çıkarlarının bireysel yaratıcıların önüne geçmesi, bu rejimin en çok eleştirilen yönleri arasında yer alıyor. Bazı eleştiriler telif hakkı rejiminin bilgiye ve kültüre erişimi sınırlayarak özellikle eğitim, bilim ve remix kültürünün gelişimini engellediği noktasını vurguluyor. Gelişmekte olan ülkeler bu sınırlamalardan daha fazla etkilenirken, küçük yaratıcılar haklarını savunmakta büyük şirketlere kıyasla dezavantajlı durumda. Disney, Warner Bros., Sony Music, Netflix gibi yaratıcı endüstrisinin dev şirketleri küçük yaratıcıların haklarını satın alarak eserlerin kontrolünü ele alabildiği gibi popüler içerikler üzerinden sürekli bir gelir akışına sahip oluyorlar. Bu nedenle bu şirketler telif hakkı sürelerini uzatmak için yoğun bir lobi çalışması yürütüyor. 
Mevcut rejime alternatif olarak önerilen uygulamalar da son yıllarda daha yüksek sesle dile getiriliyor. Daha kısa koruma süreleri, zorunlu lisanslama sistemi, kamusal finansman desteğiyle kamuya açık hale getirmenin kolaylaştırılması, telif hakkından doğan gelirlerin kademeli olarak düşürülmesi, evrensel kamu lisansı ve remix ve parodi gibi kullanımlara daha fazla esneklik tanıyan uygulamalar bu önerilerin en önde gelenleri arasında. Blokzincir teknolojisi kullanılarak telif hakkı yönetimi de son teknolojik gelişmeler ışığında öne çıkan olanaklardan biri. Tabi teknolojik gelişmelerin olanakları yanında yapay zeka teknolojisinin de tekif hakkı tartışmalarını oldukça karmaşıklaştırdığının altını çizmek gerek