Mustafa Kemal Atatürk, tekke, zaviye ve benzeri tarikat merkezlerinin Cumhuriyet’in ilk yıllarında kapatılmasını savunarak, bu kurumların toplumu geriye götüren ve dini inançları istismar eden yapılar haline geldiğini ifade etmişti. Atatürk’e göre, bu tür yapıların din üzerinden nüfuz kazanması, devletin modernleşme ve laikleşme çabalarına zarar veriyor, toplumsal birlik ve ilerlemeye engel oluşturuyordu. 1925 yılında çıkarılan “Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması”
kanunu ile bu yapılar kapatılmış ve devletin laik, bilimsel eğitim ve yönetim ilkelerine dayalı bir sistem geliştirme hedefi güçlendirilmiştir. Bu karar, dinin bireysel bir vicdan meselesi olarak yaşanması gerektiği ve devlet işlerinden ayrılması prensibine dayanıyordu. Atatürk, bu uygulamanın, hem dini hurafelerden koruyacağını hem de çağdaş bir toplum yapısı için gerekli olduğunu düşünüyordu.