Bültenler
2'
Dijital Boykot Kültürü
Toplum
İlk yayın :
28 Mart 2025
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 19 Mart 2025 tarihinde gözaltına alınması, Türkiye genelinde geniş çaplı tepkilere yol açtı. İmamoğlu, yolsuzluk ve terör örgütüne yardım suçlamalarıyla 24 Mart’ta tutuklandı ve bu durum, hem sokaklarda hem de sosyal medyada protestoların alevini arttırdı. Bu süreçte, ana akım medya kuruluşlarının Saraçhane'deki protestoları ve CHP'nin ön seçimlerini yeterince yansıtmaması dikkat çekti. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bu duruma tepki göstererek merkez medyanın ve onlarla bağlantılı şirketlerin boykot edilmesi çağrısında bulundu.
Bununla birlikte, İmamoğlu'nun tutuklanma sürecine sessiz kalan sanatçılar ve influencer'lar da eleştirilerin hedefi oldu. Sosyal medya kullanıcıları, bu isimlerin sessizliğini duyarsızlık olarak değerlendirerek, onları takipten çıkma ve hesaplarını engelleme gibi dijital boykot eylemleri başlattı.
Dijital boykot eyleminin getirdiği bazı kavramlar, günümüz toplumunda tam olarak ne ifade ediyor?
Dijital Boykot Kültürü: Cancel Culture, Digitine ve Blockout
Sosyal medya çağında toplumsal tepkinin yeni bir boyutu olarak dijital boykotlar ortaya çıktı. Önceleri boykot kavramı genellikle bir markayı veya ürünü protesto amacıyla satın almamakla sınırlıydı. Şimdi ise kitleler, influencerlardan sanatçılara kadar pek çok kişiyi boykot etme yoluna gidebiliyor. X, Instagram gibi platformlarda bir kişi hakkında kampanya başlatıp takipten çıkma ve engelleme hamleleriyle o kişinin dijital varlığına zarar vermek mümkün hale geldi. Dijital boykot kültüründe, cancel culture (iptal kültürü), dijital giyotin (digitine), blockout, eat the rich, parasosyal ilişkiler ve performatif aktivizm gibi kavramlar önemli bir yer tutuyor.
Cancel Culture (İptal Kültürü)
Cancel Culture (İptal Kültürü) en basit tanımıyla bir ünlü ya da kamu figürüne yönelik desteği topluca çekerek onu gözden düşürmek anlamına geliyor. Bu “iptal etme” eylemi, tanınan kişinin kabul edilmeyen bir davranışına bir tepki olarak X, Instagram ya da Facebook gibi sosyal medya platformlarında gerçekleştiriliyor.
Kökeni sosyal medya öncesi toplumsal boykot ve kınama pratiklerine dayanan İptal Kültürü, özellikle 2018’den sonra çevrimiçi dünyada yaygın bir uygulama haline geldi. “İptal” uygulaması, sosyal medya platformlarında bir hashtag kampanyası ya da paylaşım dalgası şeklinde kendini gösteriyor. Birçok ünlü isim, bazı davranışlarının ardından kitlelerin hedefi olup kendileri için yapılan paylaşımlarla itibar kaybı yaşadı. İptal Kültürü’nün dünyaca bilinen örneklerinin arasında J.K Rowling trans bireylere yönelik ifadeleri nedeniyle ya da Johnny Depp’in Amber Heard ile yaşadığı dava süreci sırasında yaşadıkları dijital boykot örnek gösterilebilir.
Cancel culture destekçileri, bu hareketin zararlı ve saldırgan davranışları durdurmak için bir araç olduğunu ve bu sayede hesap verebilirliğin teşvik edildiğini savunuyor. Fakat bu uygulamayı eleştirenler de var. İptal kültürünün bazı durumlarda ölçüsüzleşebildiğini düşünenler, ifade özgürlüğünün kısıtlanacağını ve yapıcı diyalog ihtimalinin ortadan kalktığını öne sürüyor. Her ne kadar “cancel” (iptal) kavramı yeni popülerleşmiş olsa da, toplumsal boykot pratikleri uzun zamandır var. Fakat sosyal medyanın sağladığı görünürlük ve hız nedeniyle günümüzde bu kolektif tepki benzersiz bir güce ulaşmış durumda.
Digitine (Dijital Giyotin)
Son dönemlerde iptal kültürünün daha uç bir yansıması olarak adlandırılan dijital giyotin kavramı kullanılmaya başlandı. Dijital giyotin, bir ünlünün veya içerik üreticisinin sosyal medyada tamamen silinmesini hedefleyen bir boykot biçimi. Kavram, Fransız Devrimi’ndeki giyotin metaforuna dayanıyor. Dijital giyotindeki amaç, yalnızca bir kişiyi protesto etme amaçlı paylaşımlar yapmak ya da takipten çıkmak değil, o kişiyi engelleyerek dijital platformlardaki etki alanını tamamen kesmek. Etkileşim bazlı algoritmalara etki etmek amacıyla yapılan bu eylemle, kullanıcıların engellenmesi ile daha az görünür hale gelmesi sağlanmaya çalışılıyor.
2024 yılında ortaya çıkan Blockout hareketiyle sosyal medya kullanıcıları, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına sessiz kalan veya bu saldırıları destekleyen sanatçı ve sosyal medya fenomenlerine karşı dijital bir boykot başlattı. Bu hareket, ünlülerin güç aldıkları mecra olan sosyal medya hesaplarını kitlesel bloklamalarla etkisiz hale getirmeyi amaçlıyordu. 2024 yılında düzenlenen Met Gala, Blockout 2024 hareketinin fitilini ateşledi. Bir TikTok içerik üreticisinin davetlilerle röportaj yaparken meşhur “Bırakın pasta yesinler” sözünü kullanması büyük tepki topladı. Bu gaf sonrası, Met Gala konuklarının tıpkı Açlık Oyunları serisindeki Capitol halkı gibi gerçek dünyadan kopuk elitler olduğu yönünde tartışmalar başladı ve ünlülere yönelik dijital giyotin çağrıları sosyal medyada yayıldı. Kim Kardashian gibi dünyaca tanınan popüler isimlerden bazıları da bu kampanya sonucunda kayda değer sayıda takipçi kaybı yaşadı. Bu olay “eat the rich” söyleminin dijital boykot kültüründe nasıl göründüğüne dair çarpıcı bir örnek oldu.
Eat The Rich (Zenginleri Yiyin)
Kökeni 18. yy’da Jean-Jacques Rousseau’ya dayanan “Halkın yiyecek bir şeyi kalmadığında, zenginleri yiyecekler” sözünden hareketle doğan “Eat The Rich” sloganı, günümüzde zengin kesime yönelik öfkenin en çarpıcı ifadelerinden biri. 21. yüzyılda, artan gelir eşitsizliği ve gıda güvensizliği bağlamında, bu ifade yeniden popülerlik kazandı.
Modern kullanımda “Eat The Rich” özellikle genç kuşakların servet eşitsizliğine ve ultra zenginlere duyduğu tepkiyi hicivli bir şekilde dile getirme şekli. Bu ifade gerçek anlamda fiziksel şiddet çağrısı olmasa da derin bir toplumsal kızgınlığı yansıtıyor. Sosyal medya kullanıcılar bu sloganı yalnızca halkın zengin kesimine değil influencer'lara yönelik de kullanmayı benimsemiş durumda. İnternet kullanıcıları, influencer'ların ürün tanıtımları yaparak, tüketici kitlesi üzerinden para kazanmalarını eleştiriyor. Tüketici kitlesinin, kendilerinin de aynı platformda yer alıp, aynı ürünleri tüketmesine rağmen influencer'ların bu süreçte büyük gelirler elde etmesi, kullanıcıların tepki göstermesine neden oluyor ve sosyal medya kullanıcıları, bu gelir uçurumuna karşı bir karşıtlık olarak "zenginleri yiyin" sloganını onlara da yönelik bir protestoya dönüştürüyor.
Performative Activism (Performatif Aktivizm)
Performatif aktivizm kavramı da bu süreçte karşımıza çıkan bir başka kavram. Performatif aktivizm, sosyal medyada paylaşım yapmak gibi sembolik bir hareketi içeren fakat sorunun temeline yönelik somut adımlar içermeyen eylemlere deniyor. Sosyal medya kullanıcıları, takip ettikleri ünlülerden ya da influencerlar’dan samimi ya da tutarlı bir duruş bekliyor. Yani sadece gündem konusuyla ilgili bir paylaşım yapmak yeterli olmuyor. Yalnızca performatif (göstermelik) bir aktivizm yaparak gerçekte harekete geçmemek ya da tutumunu sürekli kılmamak, kullanıcılar tarafından eleştiriliyor. 2020’deki #BlackLivesMatter hareketi sırasında birçok ünlü ve influencer, Instagram hesaplarında siyah kare paylaşarak sembolik bir destek göstermiş ancak kısa süre sonra normal içeriklerine dönmüş ve bu nedenle eleştirilmişlerdi.
Dijital boykotların altında yatan ve performatif aktivizme tepki gösterilmesinin sebeplerinden biri de parasosyal ilişkiler. Parasosyal ilişki, hayranların bir ünlü ya da fenomenle sanki yakın dostlarıymış gibi tek taraflı bağ kurması anlamına geliyor. Sosyal medyada takipçiler, sevdikleri influencer’ın günlük hayatına dair detayları görüp duygusal bir yakınlık hisseder, ancak bu ilişki gerçekte tek yönlü olur. Bu güçlü bağ, ünlülere takipçileri üzerinde bir etki gücü sağlar. Takipçiler bağ kurdukları bu kişinin olaylar karşısındaki tepkileri ya da tepkisizliği ile ihanete uğramış gibi hissedebilir.
Popüler dijital figürlerin toplumsal gücü, görünürlüğü ve ekonomik kazançları büyük ölçüde bu hayran ve takipçi kitlesinin onlara gösterdiği ilgi ve desteğe dayalı. Çok takipçili ve etkileşimli bir hesaba sahip olmak, daha fazla reklam anlaşması, sponsorluk ve gelir anlamına geliyor. Dolayısıyla, takip eden kitle desteğini çektiği anda dijital figürlerin gücü azalabilir. Toplu halde takipten çıkma ya da engelleme eylemleri, bu sebeple günümüzde hızla popülerleşen bir boykot türü haline geldi ve takipçiler artık performatif aktivistleri ya da sessiz kalan ünlüleri bu yolla harekete geçirmeyi hedefliyor.
İLGİNİ ÇEKEBİLİR