Yazar:
Gül Hür
İddia şöyle;

Bir Facebook kullanıcısı tarafından 29 Ağustos 2024’te yapılan bir paylaşımda, doğumda çekilen acının 20 kemiğin kırılmasına bedel olduğu iddia edildi

İddia YANLIŞ

→ Ağrının ölçülmesinde kullanılan Görsel Analog Skala, Numerik Derecelendirme Skalası ve McGill Ağrı Anketi gibi bilimsel bazı yöntemler kullanılıyor.
→ Ağrı ölçümü tıbben mümkün olsa da ağrı kişisel bir deneyim olduğu için tamamen nesnel bir ölçüm yapmak mümkün değil.
→ Acıyı ölçmek için kullanılan birim "del" değil, "dol" olarak adlandırılır. "Dol" ölçeği ise acı seviyelerini 10.5'e kadar ölçer. İddiada yer alan değer bu maksimum seviyenin çok üstünde.
Acı Tıbben Ölçülebilir 
Sağlıkla ilgili iddialar sosyal medya üzerinden dolaşıma girdiği zaman genelde yüksek etkileşimlere ulaşılıyor. Bir hastalığın nedeni veya tedavisi basit kavramlarla anlatıldığında kullanıcıların ilgisini çekiyor. Bu da yanlış bilginin yayılmasına zemin hazırlıyor. Doğumla ilgili iddialar da bu başlık altında geğerlendirilebilir. Ancak ilgili paylaşımdaki iddia, sağlıkla ilgili yayılan yanlış bilgilerden biraz daha farklı. Kadınların doğumda çektikleri acıyı açıklamak için kullanıcıların ilgisini çekecek abartılı bir yargıda bulunulmuş.
Öncelikle ağrının ölçülmesinde kullanılan bilimsel bazı yöntemler bulunuyor. Örneğin Görsel Analog Skala (VAS) adı verilen bir yöntem, bir ucu "hiç ağrı yok" ve diğer ucu "dayanılmaz ağrı" olan 10 cm uzunluğundaki bir çizgi üzerinde hastaların ağrılarını işaretlemelerine dayanır ve özellikle kronik ağrıların değerlendirilmesinde kullanılır. Numerik Derecelendirme Skalası (NRS) ise, hastaların ağrılarını 0 ile 10 arasında bir sayı ile derecelendirdiği basit ve sıkça kullanılan bir yöntemdir. Son olarak McGill Ağrı Anketi, ağrının türü ve yoğunluğunu ölçmek için daha ayrıntılı bir yaklaşımla hastaların ağrıyı tanımlayan çeşitli ifadelerden seçim yapmasını gerektirir; bu yöntem özellikle kronik ağrılarda daha kapsamlı bir değerlendirme sağlar.
Görüldüğü gibi acının şiddetini ve yoğunluğunu anlamak için tıbbi ölçüm yöntemleri bulunuyor. Ancak bu ölçüm, ağrı kişisel ve öznel bir deneyim olduğundan oldukça karmaşık bir süreç. Ağrı, her bireyin sinir sistemi ve psikolojik durumu tarafından farklı şekilde algılanır. Ağrının fizyolojik ve biyokimyasal olarak ölçümü için ise farklı yöntemler kullanılabilir. Kalp atış hızı, kan basıncı ve solunum hızı gibi fizyolojik göstergeler ağrıya tepki olarak değişebilir. Ancak bunlar yalnızca dolaylı belirtiler sunar ve ağrının kesin yoğunluğunu belirlemez. Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme (fMRI) ve Pozitron Emisyon Tomografisi (PET) gibi beyin görüntüleme teknikleri ise ağrının beyindeki etkilerini inceleyerek nörolojik tepkileri görselleştirir; ancak bu da kişisel ağrı algısını doğrudan ölçemez. Son olarak, stres hormonları gibi biyokimyasal göstergeler, ağrıya vücudun verdiği yanıtları ölçebilir ama ağrının şiddetini tam anlamıyla yansıtmaz. Bu yöntemlerin her biri ağrı değerlendirmesine katkıda bulunsa da ağrının öznel doğası nedeniyle tam bir ölçüm sunamaz.
İlgili gönderide yer alan açıklamada ise doğum ve tıbben ölçülen acı birimlerine dair bir iddiada bulunulmuş. Kadınların doğum sırasında 57 del birimi acı yaşadığı ve bunun 20 kemiğin aynı anda kırılmasıyla eşdeğer olduğu iddia edilmiş. Ancak, doğum sırasında çekilen acının yoğunluğuna dair yayımlanan bir makaleye göre, acıyı ölçmek için kullanılan birim "del" değil, "dol" olarak adlandırılır ve "dol" ölçeği acı seviyelerini 10.5'e kadar ölçer. Görüldüğü gibi iddiada belirtilen acı değerleri bu maksimum sınırın çok üzerinde. Doğum sırasında yaşanan ağrı ise kişiden kişiye değişebilir, ancak "20 kemiğin kırılması" gibi bir ölçüye dayanmaz. 
Sonuç olarak, ağrı ölçümü tıbben mümkün olsa da ağrı kişisel bir deneyim olduğu için tamamen nesnel bir ölçüm yapılamaz. Ölçüm yöntemleri daha çok kişinin kendi algısına ve fizyolojik tepkilere dayanır.
Benzer bir iddia daha önce Factly isimli bir fact-cheking kurumu tarafından da ele alınmış.

Sonuç olarak;

Doğumda çekilen acının 20 kemiğin kırılmasına bedel olduğu iddiası yanlış.