
20. Yüzyıldan Günümüze Nükleer Diplomasi
Güvenlik
İlk yayın :
26 Şubat 2025
Günümüzde nükleer silahlar, küresel siyasetin en tartışmalı unsurlarından biri olmaya devam ediyor. ABD ve Rusya'nın nükleer silahlanma politikaları, Çin'in artan stratejik gücü, Kuzey Kore'nin tehditkâr çıkışları ve İran'ın belirsiz nükleer programı, dünya çapında yeni güvenlik endişelerini beraberinde getiriyor. ABD'nin Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Antlaşması’ndan (INF Treaty) çekilmesi ve İran nükleer müzakerelerinin çıkmaza girmesi, bu sürecin ne kadar dalgalı geliştiğini gösteriyor.
Bu gelişmelerin arkasında yatan tarihi süreç, nükleer silahların ilk kez kullanıldığı İkinci Dünya Savaşı'na kadar uzanıyor. ABD’nin Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı atom bombaları savaşın gidişatını değiştirirken, nükleer silahların yıkıcı gücünü gözler önüne serdi. Soğuk Savaş boyunca ABD ve SSCB arasında hızlanan nükleer yarış yeni krizlere kapı araladı. 20. yüzyılın sonlarına doğru ise silahsızlanma çabaları ve uluslararası anlaşmalar ile nükleer gücün kontrol altına alınması amaçlandı. 21. yüzyılda uluslararası dengeler değişirken nükleer silahların geleceği hala belirsizliğini koruyor. Süregelen belirsizlik ortamında nükleer silahlanmanın kronolojisini ele aldık.
1945

Hiroşima ve Nagazaki
İkinci Dünya Savaşı, nükleer silahların askeri alanda ilk kez kullanıldığı dönem oldu. Savaş sırasında Almanya’nın Uranverein (Uranyum Kulübü) nükleer programından haberdar olan ABD, 1942’de Manhattan Projesini başlatarak ilk atom bombasını geliştirdi. ABD, Japonya'nın teslim olmasını hızlandırmak amacıyla 1945'te Hiroşima'ya ve Nagazaki'ye atom bo
İkinci Dünya Savaşı, nükleer silahların askeri alanda ilk kez kullanıldığı dönem oldu. Savaş sırasında Almanya’nın Uranverein (Uranyum Kulübü) nükleer programından haberdar olan ABD, 1942’de Manhattan Projesini başlatarak ilk atom bombasını geliştirdi. ABD, Japonya'nın teslim olmasını hızlandırmak amacıyla 1945'te Hiroşima'ya ve Nagazaki'ye atom bombaları attı. Bu saldırılar, yüz binlerce insanın ölümüne neden olurken savaşın seyrini kökten değiştirdi.
Savaş sonrası dönemde, nükleer silahların gücü uluslararası güvenlik ve diplomasi açısından en önemli faktörlerden biri haline geldi. 1949’da 2. Dünya Savaşı’nın kazanan taraflarından SSCB ilk nükleer denemesini gerçekleştirerek ABD’nin nükleer tekelini sona erdirdi. Bu gelişme, iki süper güç arasındaki nükleer silahlanma yarışını başlattı ve Soğuk Savaş’ın en önemli unsurlarından biri haline geldi.
1962
Küba Füze Krizi
Soğuk Savaş döneminde artan nükleer silahlanma tehdidine karşı uluslararası bir denetim mekanizması oluşturma ihtiyacı nedeniyle 1957 yılında Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (IAEA) kuruldu. Ancak uluslararası alanda atılan bu adım, nükleer gerilimi düşürmek için yeterli olmadı.
Soğuk Savaş döneminde artan nükleer silahlanma tehdidine karşı uluslararası bir denetim mekanizması oluşturma ihtiyacı nedeniyle 1957 yılında Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (IAEA) kuruldu. Ancak uluslararası alanda atılan bu adım, nükleer gerilimi düşürmek için yeterli olmadı.
1950’lerin sonunda ABD’nin NATO müttefikleri Türkiye ve İtalya’ya nükleer Jüpiter füzelerini yerleştirmesine karşılık SSCB Küba’ya nükleer füze konuşlandırması, iki kutup arasındaki gerilimi tırmandırdı. Dünya olası bir nükleer savaşın eşiğine gelirken, diplomatik görüşmeler sonucunda SSCB füzelerini Küba'dan çekmeyi, ABD ise Türkiye'deki Jüpiter füzelerini kaldırmayı kabul etti. Kriz, iki süper güç arasında doğrudan iletişim kurulmasını sağlayan "kırmızı telefon" hattının oluşturulması ile yumuşama dönemine girildi.
1968
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması
Küba füze krizi sonrası yumuşama döneminde, artan nükleer silahlanma yarışını kısıtlamak, nükleer silahların yayılmasını önlemek, nükleer silahsızlanmayı teşvik etmek ve nükleer enerjiyi güvenlik dışı bırakmak amacıyla; dönemde nükleer silaha sahip 5 ülkenin (ABD, SSCB, Birleşik Krallık, Fransa ve Çin) taraf olduğu Nükleer Silahların Yayılmas
Küba füze krizi sonrası yumuşama döneminde, artan nükleer silahlanma yarışını kısıtlamak, nükleer silahların yayılmasını önlemek, nükleer silahsızlanmayı teşvik etmek ve nükleer enerjiyi güvenlik dışı bırakmak amacıyla; dönemde nükleer silaha sahip 5 ülkenin (ABD, SSCB, Birleşik Krallık, Fransa ve Çin) taraf olduğu Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması (Treaty on the Non-Proliferation of Nuclear Weapons - NPT) imzalandı. Çin, antlaşmanın ayrımcılık içerdiği ve adil olmadığı nedeniyle imza atmazken Fransa da antlaşmayı imzalamayacağını ancak antlaşmaya uyan devletler gibi davranacağını beyan etti.
Dönemde nükleer silahlara sahip olmayan aralarında Türkiye ve Kuzey Kore’nin de bulunduğu 190 ülke, nükleer silah geliştirmeme taahhüdüyle antlaşmayı imzaladı. 1992 yılında Çin ve Fransa da antlaşmayı imzalamayı kabul etti. Antlaşma, 1995 yılında süresiz olarak uzatıldı ancak 1998’de Hindistan ve Pakistan’ın nükleer denemeleri, antlaşmanın güvenlik boyutuna dair soru işaretleri oluşturdu. Nükleer düzenin temeli kabul edilen bu antlaşmayı Hindistan, Pakistan ve İsrail imzalamazken, Kuzey Kore 2003 yılında antlaşmadan çekildi.
1991
START Antlaşmaları
Soğuk Savaş’ın son döneminde, güç kaybeden SSCB ile ABD arasında nükleer silahlanmayı sınırlandırmak ve azaltmak amacıyla 1991 yılında Stratejik Silahların Azaltılması Antlaşmaları (Strategic Arms Reduction Treaty - START) imzalandı. Antlaşmalar, her iki tarafın da silah envanterini kademeli olarak azaltması yönündeydi. START - I kapsamında her iki
Soğuk Savaş’ın son döneminde, güç kaybeden SSCB ile ABD arasında nükleer silahlanmayı sınırlandırmak ve azaltmak amacıyla 1991 yılında Stratejik Silahların Azaltılması Antlaşmaları (Strategic Arms Reduction Treaty - START) imzalandı. Antlaşmalar, her iki tarafın da silah envanterini kademeli olarak azaltması yönündeydi. START - I kapsamında her iki tarafın stratejik nükleer savaş başlıkları 6.000 ile sınırlandırıldı ve 2001'e kadar uygulandı.
Nükleer silahların azaltılmasının yanında; 1993’te balistik füzelerin sınırlandırılmasına yönelik START - II antlaşması imzalansa da Rusya, 2002 yılında antlaşmadan çekildi. 2010’da ise New START antlaşması ile yeni bir sınırlama hamlesi ve denetim mekanizmalarının güçlendirilerek antlaşma 2026’ya kadar uzatıldı.
2015
İran Nükleer Anlaşması
Şah Pehlevi döneminde NPT’ye taraf olan İran, 1979’da İslam devrimi gerçekleşmesinin ardından Batı bloku ile ilişkilerin bozulmasının da etkisiyle NPT’den çekildi. 1990’lı yıllardan itibaren Rusya ve Çin’le iş birliği yaparak nükleer çalışmalarını hızlandırdı. Batı’nın nükleer silah şüpheleri ve İran’ın nükleer tesislerinin keşfedilmesi üzerine, İr
Şah Pehlevi döneminde NPT’ye taraf olan İran, 1979’da İslam devrimi gerçekleşmesinin ardından Batı bloku ile ilişkilerin bozulmasının da etkisiyle NPT’den çekildi. 1990’lı yıllardan itibaren Rusya ve Çin’le iş birliği yaparak nükleer çalışmalarını hızlandırdı. Batı’nın nükleer silah şüpheleri ve İran’ın nükleer tesislerinin keşfedilmesi üzerine, İran’a yönelik ekonomik yaptırımlar uygulanmaya başlandı. İran ise nükleer programının barışçıl olduğunu savundu.
Yıllar süren müzakereler sonunda, BM bünyesinde İran ile P5+1 ülkeleri (ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve Almanya) arasında Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) oluşturuldu. İran Nükleer Anlaşması olarak da bilinen plana göre İran nükleer faaliyetlerini sınırlayacak, buna karşılık İran’a uygulanan yaptırımlar kaldırılacaktı.
2018 yılında, Donald Trump’ın ilk başkanlığı döneminde ABD, anlaşmanın İran’ı nükleer silahlar geliştirmekten alıkoymadığı gerekçesiyle JCPOA’dan çekildi. İran ise uranyum zenginleştirme çalışmalarını artırarak anlaşmanın bazı maddelerini uygulamayı bıraktı.
2019
ABD ve Rusya’nın INF Antlaşması’ndan Ayrılması
1987 yılında ABD ve SSCB arasında balistik füzelerin sınırlandırılmasına yönelik Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Antlaşması (INF) imzalanmıştı. Antlaşmaya göre tarafların envanterinde bulunan karadan fırlatılan balistik füzeler yasaklandı. Antlaşmanın deniz veya havadan fırlatılan füzeleri kapsamaması, tarafların yalnızca Avrupa’da konuşlandırdığı
1987 yılında ABD ve SSCB arasında balistik füzelerin sınırlandırılmasına yönelik Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Antlaşması (INF) imzalanmıştı. Antlaşmaya göre tarafların envanterinde bulunan karadan fırlatılan balistik füzeler yasaklandı. Antlaşmanın deniz veya havadan fırlatılan füzeleri kapsamaması, tarafların yalnızca Avrupa’da konuşlandırdığı füzeleri kaldırmaya yönelik olduğu düşüncesine dayanıyordu. Donald Trump’ın ilk başkanlığı döneminde ise dünyada değişen güvenlik stratejileri ve Çin gibi aktörlerin güçlenmesi öne sürülerek, 2019’da ABD INF’den ayrıldı.
Günümüzde NPT antlaşmasına taraf 190 ülke bulunurken, antlaşmaya taraf olmayan 4 ülke (Hindistan, Pakistan, İsrail ve 2003’te ayrılan Kuzey Kore) bulunuyor. SIPRI’nin 2023 verilerine göre dünyada 9 ülkede toplam 12.512 nükleer silah bulunuyor. Rusya’nın 5.889, ABD’nin 5.244, Çin’in 410, Fransa’nın 290, Birleşik Krallık’ın 225, Pakistan’ın 170, Hindistan’ın 164, İsrail’in 90 Kuzey Kore’nin 30 nükleer silahı bulunurken; ABD’nin nükleer silah paylaşım politikası kapsamında Almanya, Belçika, Hollanda, İtalya ve Türkiye’de NATO üslerinde nükleer silahların konuşlandırıldığı biliniyor.
Kuzey Kore, Hindistan, Pakistan ve Çin gibi ülkelerin nükleer antlaşmalarda yer almaması, nükleer programlarının belirsizliği ve dünya çapında artan silahlanma gibi gelişmeler, önümüzdeki dönemde nükleer silahlanmada tansiyonun yükselebileceğine işaret ediyor.
İLGİNİ ÇEKEBİLİR
Coca Cola 2024 Yılında Türkiye’de Zarar Ettiğini Duyurdu mu?
Trump Sonrası Avrupa’da Aşırı Sağ
Güney Kore’de Asansörle -24. Kata İnen Bir Kadının Kaybolduğu İddiası Doğru mu?
Video Rusya'daki Ufa Petrol Rafinerisine Yönelik Ukrayna Saldırısını mı Gösteriyor?
Kapitalizmin Kayırmacı Yüzü: Ahbap Çavuş Kapitalizmi
Bir Suikastın Gölgesinde: ABD Sağlık Sistemi
Video ABD’de Tanımlanamayan Bir Objeyi mi Gösteriyor?
Fotoğraf Türkiye’de 26 Yıl Arayla Kayda Alınan Tren Modellerini mi Gösteriyor?
Görsel Çorum-Osmancık Sapağını mı Gösteriyor ?
Pakistan ile İlgili Paylaşımdaki İddialar Doğru mu?