Yazar:
Gül Hür
Gül Hür
2024 yılı boyunca Ukrayna’daki savaş tüm şiddetiyle sürerken diplomatik girişimler ise çıkmaza girmiş durumda. İki yılı aşkın süredir devam eden geniş çaplı işgale rağmen ne Ukrayna ne de Rusya belirleyici bir üstünlük sağlayabildi. Batı’nın desteği özellikle Ukrayna için hayati önemde. Ancak bu destek savaş yorgunluğu ve siyasi değişimlerle test ediliyor. Özellikle Donald Trump’ın yeniden siyasete dönüşü ve savaşı “kendi yöntemleriyle” bitirme vaadi, jeopolitik gerilimi yeniden tırmandırdı.
Peki, şimdilerde iyice çıkmaza giren bu savaşın tarihsel kökenleri nereye dayanıyor? Ukrayna-Rusya ilişkisinde köşetaşı olacak önemli tarihsel dönemeçleri derledik:
1991’den Önce

Bağımsızlık Öncesi Süreç ve Sovyet Mirası

Ukrayna’nın bugün yaşadığı krizler, Sovyetler Birliği’ndeki geçmişiyle doğrudan bağlantılı. 1922–1991 yılları arasında Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Sovyetler’in ikinci en büyük ve en güçlü cumhuriyetiydi. Tarımdan ağır sanayiye, askeri altyapıdan Karadeniz Filosu’na kadar birçok stratejik unsur burada
Ukrayna’nın bugün yaşadığı krizler, Sovyetler Birliği’ndeki geçmişiyle doğrudan bağlantılı. 1922–1991 yılları arasında Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Sovyetler’in ikinci en büyük ve en güçlü cumhuriyetiydi. Tarımdan ağır sanayiye, askeri altyapıdan Karadeniz Filosu’na kadar birçok stratejik unsur burada bulunuyordu. 1991’de Ukrayna’nın Sovyetler’den kopması, birçok uzmana göre “ölmekte olan bir süper güce son darbe” oldu. Aynı yıl yapılan referandumla Ukrayna halkı ezici çoğunlukla bağımsızlığı seçti. 
Bağımsızlık sonrası Ukrayna, Sovyetler’den kalan dünyanın üçüncü büyük nükleer cephaneliğine sahipti. 1990’lar boyunca bu cephaneliğin Rusya’ya devri için ABD ve Moskova ile müzakereler yürütüldü. Süreç sonunda 1994’te Budapeşte Memorandumu imzalandı. Ukrayna, tüm nükleer silahlarını Rusya’ya teslim etmeyi kabul etti. Karşılığında ise egemenliğine ve sınırlarına saygı gösterileceği yönünde ABD, Rusya ve İngiltere’den güvenlik garantileri aldı. 1996’ya gelindiğinde Ukrayna’daki tüm nükleer başlıklar Rusya’ya gönderilmişti. Ancak bu garantiler, ilerleyen yıllarda Rusya’nın eylemleriyle büyük tartışma konusu oldu.
1991–2014

Sessiz Yıllardaki Kırılmalar

1991 ile 2014 arasında Ukrayna-Rusya ilişkileri yüzeyde sakin görünse de, ileride patlak verecek krizlerin tohumları bu dönemde atıldı. 1997’de imzalanan Dostluk Antlaşması, Rusya’nın Ukrayna’nın sınırlarını tanıdığını ilan etti, ancak Kırım’ın statüsü ve Karadeniz Filosu üzerindeki tartışmalar bu dönemde devam etti. 2004’teki Turuncu Devrim, Ukray
1991 ile 2014 arasında Ukrayna-Rusya ilişkileri yüzeyde sakin görünse de, ileride patlak verecek krizlerin tohumları bu dönemde atıldı. 1997’de imzalanan Dostluk Antlaşması, Rusya’nın Ukrayna’nın sınırlarını tanıdığını ilan etti, ancak Kırım’ın statüsü ve Karadeniz Filosu üzerindeki tartışmalar bu dönemde devam etti. 2004’teki Turuncu Devrim, Ukrayna halkının Batı yanlısı yönelimini gösterince, bu durum Kremlin’de alarm yarattı. 2008 NATO Zirvesi’nde Ukrayna’nın olası üyeliği gündeme geldiğinde Putin, Ukrayna’nın bir devlet olarak meşruiyetini sorguladı. 2010’da Rusya yanlısı Yanukoviç’in iktidara gelmesiyle Kırım’daki Rus askeri varlığı Harkiv Anlaşması ile resmen güçlendirildi. Tüm bu gelişmeler, 2014’teki Kırım işgalinin hem siyasi hem de askeri altyapısını hazırladı.
2014

Kırılma Noktası

Kasım 2013’te, dönemin Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç, Ukrayna’nın AB ile imzalamaya hazırlandığı ortaklık anlaşmasını iptal etti. Bu karar, halkın AB yanlısı geleceğe dair umudunu kırdı. Milyonlarca kişi Euromaidan adı verilen kitlesel protestolara
Kasım 2013’te, dönemin Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç, Ukrayna’nın AB ile imzalamaya hazırlandığı ortaklık anlaşmasını iptal etti. Bu karar, halkın AB yanlısı geleceğe dair umudunu kırdı. Milyonlarca kişi Euromaidan adı verilen kitlesel protestolara katıldı. Polis şiddetine rağmen süren gösteriler, 2014 Şubat’ında Yanukoviç’in ülkeden kaçmasıyla sonuçlandı. Moskova bu süreci darbe olarak tanımladı ve Rusça konuşan Ukraynalıların tehlikede olduğunu iddia etmesine rağmen bu iddialar Batılı ülkeler tarafından asılsız propaganda olarak değerlendirildi. 
Bu gelişmelerin hemen ardından, Mart 2014’te Rusya, Kırım’ı işgal etti ve ilhak etti. Bu işgal, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da yaşanan ilk zorla toprak alma örneğiydi. Aynı dönemde, Donbas bölgesinde ayrılıkçılar Rusya’nın desteğiyle “halk cumhuriyetleri” ilan etti. Bu gelişmelerden sonra, Ukrayna ile ayrılıkçılar arasında uzun sürecek bir savaş başladı. Rusya’nın doğrudan müdahil olduğu bu savaş, 2015’e kadar ağır çatışmalara sahne oldu. MH17 uçağının düşürülmesi, savaşın uluslararası boyutunu daha da artırdı. 2021’e kadar 14 binden fazla kişi hayatını kaybetmişti.
2014 Sonrası

ABD ve Batı'nın Tavrı

Batı dünyası, Rusya’nın Kırım’ı ilhakını tanımadı ve ekonomik yaptırımlar uygulamaya başladı. Fransa ve Almanya öncülüğünde yürütülen Minsk Görüşmeleriyle bir ateşkes sağlansa da Donbas bölgesinin statüsü konusunda siyasi çözüm
Batı dünyası, Rusya’nın Kırım’ı ilhakını tanımadı ve ekonomik yaptırımlar uygulamaya başladı. Fransa ve Almanya öncülüğünde yürütülen Minsk Görüşmeleriyle bir ateşkes sağlansa da Donbas bölgesinin statüsü konusunda siyasi çözüm sağlanamadı. Obama yönetimi 2014’te Ukrayna’ya ölümcül silahlar göndermemeyi tercih etti. Bu kararının altında yatan sebep olarak böyle bir eylemin nükleer Rusya’yla doğrudan çatışmayı tetikleme ihtimalini gösterdi. Amerika’nın bu temkinli tutumu bazı çevrelerde “zayıflık” olarak görülse de, ABD'nin Ukrayna’ya teknik destek ve reform çağrısı sürüyordu. 
2017’de Trump yönetimi Javelin füzelerinin Ukrayna’ya gönderilmesine onay verdi, böylece ABD Ukrayna’ya ilk kez doğrudan savunma silahı sağlamış oldu. Ancak aynı Trump, 2019’da Ukrayna’ya verilen yardımı dondurarak siyasi baskı kurmaya çalıştı. Yine de ABD ve NATO, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunmaya ve Rusya’ya yaptırım uygulamaya devam etti.
2014 Sonrası

Stratejik Kaynaklar ve Yeraltı Zenginlikleri

Ukrayna, sadece coğrafi olarak değil, yeraltı kaynakları açısından da son derece stratejik bir ülke. “Avrupa’nın tahıl ambarı” olmasının ötesinde, Avrupa’daki en büyük lityum, titanyum ve uranyum rezervlerine sahip. Ayrıca demir cevheri, manganez, grafit, nadir toprak elementleri, kömür ve doğalgaz gibi toplamda 23 kritik mineralin rezervlerine
Ukrayna, sadece coğrafi olarak değil, yeraltı kaynakları açısından da son derece stratejik bir ülke. “Avrupa’nın tahıl ambarı” olmasının ötesinde, Avrupa’daki en büyük lityum, titanyum ve uranyum rezervlerine sahip. Ayrıca demir cevheri, manganez, grafit, nadir toprak elementleri, kömür ve doğalgaz gibi toplamda 23 kritik mineralin rezervlerine sahip. ABD’nin mikroçip üretimi için ihtiyaç duyduğu neon gazının %90’ı da savaş öncesi Ukrayna’dan sağlanıyordu. 
Bu kaynakların önemli bir kısmı Rusya’nın işgal ettiği doğu ve güney bölgelerinde yer alıyor. Örneğin Donbas, kömür ve demir cevheri açısından zengin. Kırım ve çevresi ise doğalgaz ve nadir metaller açısından değerli. 2022’deki işgalin ardından Rusya, Ukrayna’nın 12 trilyon dolarlık yeraltı zenginliğini kontrol eder hale geldi. Uzmanlara göre bu kaynaklar, sadece ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik birer koz. Avrupa için bu kaynaklara erişim, Rusya ve Çin gibi tedarikçilere bağımlılığı azaltmak açısından da büyük önem taşıyor.
2022–2024

Tam Ölçekli Savaş ve Bugünkü Durum

2022’de Rusya, Ukrayna’ya üç cepheden büyük bir işgal başlattı ve Kiev’i ele geçirmeyi hedefledi. Ancak Ukrayna’nın direnişiyle Rus birlikleri kuzeyden çekilmek zorunda kaldı. Bu sırada Bucha gibi bölgelerde sivillere yönelik katliamların kanıtları ortaya çıktı. Sonbaharda Ukrayna, Harkiv ve Herson gibi şehirleri geri aldı fakat 2023 boyunca savaş,
2022’de Rusya, Ukrayna’ya üç cepheden büyük bir işgal başlattı ve Kiev’i ele geçirmeyi hedefledi. Ancak Ukrayna’nın direnişiyle Rus birlikleri kuzeyden çekilmek zorunda kaldı. Bu sırada Bucha gibi bölgelerde sivillere yönelik katliamların kanıtları ortaya çıktı. Sonbaharda Ukrayna, Harkiv ve Herson gibi şehirleri geri aldı fakat 2023 boyunca savaş, Bahmut’un düşmesi ve başarısız karşı taarruzlarla birlikte yıpratma savaşına dönüştü. 
Rusya hâlâ Ukrayna’nın yaklaşık %20’sini kontrol ediyor. Savaşın insani bilançosu ise oldukça ağır. On binlerce sivil yaşamını yitirdi, milyonlarca kişi yerinden edildi ve küresel gıda ile enerji piyasaları sarsıldı. Batı ülkeleri Ukrayna’ya yüz milyarlarca dolar destek sağlarken Rusya ise Çin ve diğer Batı dışı ülkelerle bağlarını güçlendirdi. 2024’e gelindiğinde yalnızca cephede ilerleme durmuş değil, aynı zamanda barış ihtimali de belirsizleşti. En büyük belirsizlik ise Trump’ın siyasete dönüşü. Savaşı “hızla bitirme” vaadi, ABD’nin pozisyonuna dair ciddi soru işaretleri yaratarak Avrupa’da tedirginliğe yol açmaya devam ediyor.