Son yıllarda Avrupa Birliği (AB) genelinde aşırı sağ hareketlerin yükselişi ve göçmen karşıtı söylemlerin artışı, siyasi arenada dikkat çekici bir değişimi yansıtıyor. Göçmen karşıtı politikalar ve popülist söylemler yalnızca ülkelerin iç politikasını değil, aynı zamanda AB’nin demokratik değerlerini de sınayan bir unsur olarak öne çıkıyor. Küresel belirsizlikler, ekonomik sıkıntılar ve güvenlik endişeleriyle birleştiğinde, göç ve göçmenler Avrupa'nın geleceği için ciddi bir sosyal ve siyasi sınav haline geldi.
Diğer taraftan AB, hızla yaşlanan nüfusu ve düşen doğum oranları nedeniyle ciddi bir demografik krizle karşı karşıya. Birçok üye ülkede nüfus artış hızının azalması ekonomik büyümeyi ve refah sistemlerinin sürdürülebilirliğini tehdit ederken, uzun vadede iş gücü açığı yaratacağı öngörülüyor. Bu bağlamda göç, AB ülkeleri için potansiyel bir çözüm sunarken, aynı zamanda toplumsal kutuplaşmayı tetikleyen bir mesele haline de gelmiş durumda.
AB’de Nüfus Azalma Eğiliminde
AB’nin istatistik kurumu Eurostat farklı senaryolara göre 2100’e uzanan nüfus projeksiyonları hazırlıyor. Temel nüfus senaryosuna göre, 2025’te AB nüfusunun 453 milyon olması beklenirken 2100’de nüfus azalarak 420 milyonun altına inmesi öngörülüyor. Almanya, Fransa ve İtalya AB’nin en kalabalık ülkeleri olarak konumlarını 2100’e kadar devam ettirse de nüfusları azalma eğiliminde. 2020 itibariyle Türkiye nüfusta Almanya’yı geçmiş olsa da 2100 yılına kadar Almanya’nın nüfusunun Türkiye’yi geride bırakacağı tahmin ediliyor. 
Show more

Temel senaryoya göre nüfusu en fazla azalması beklenen ülkeler ise AB’nin Baltık ve Balkan ülkeleri. 2100 yılına kadar Litvanya’nın %38, Letonya’nın %37, Yunanistan’ın %29, Bulgaristan’ın ise %26 oranında nüfus kaybı yaşayacağı bekleniyor. Nüfusunun en fazla artması beklenen ülkeler ise Kuzey Avrupa ülkeleri ile küçük nüfuslu ülkeler. 2100’e kadar nüfusun oransal artışının en fazla beklendiği ülke %45 ile Lüksemburg olurken, %37 artış ile Malta ve %24 artış ile İsveç, Lüksemburg’u takip ediyor.
Alternatif Senaryolarda Nüfus Nasıl Değişiyor?
Eurostat’ın alternatif nüfus projeksiyonlarına bakıldığında; düşük doğurgan, yüksek göç alan ve hiç göçmen alınmayan senaryolar dikkat çekiyor. 27 üyeli AB nüfusu ile Almanya, Bulgaristan, Fransa, Hollanda, İsveç, İtalya, Polonya ve Yunanistan’dan oluşan seçili 9 AB ülkesinin 2100 yılına kadar farklı senaryolardaki nüfus değişimleri oldukça ilginç sonuçlar ortaya koyuyor. 
Düşük doğurgan senaryoda; nüfus projeksiyonu ölüm oranlarının değişmediği, ancak doğum oranlarının daha az olduğu ve mevcut göç politikasının devam ettirildiği bir senaryoya göre hesaplanıyor. Bu senaryoya göre AB nüfusunun yaklaşık %20 azalarak 2100 yılında 354 milyona kadar gerilemesi bekleniyor. Almanya ve Fransa’nın nüfuslarında da sırasıyla yaklaşık %16 ve %18 oranında düşüş bekleniyor. Yunanistan, Bulgaristan ve Polonya AB ortalaması altında kalarak nüfuslarında sırasıyla %39, %38 ve %26 oranlarında azalma olacağı tahmin ediliyor. Düşük doğurgan senaryoda seçili ülkelerden nüfusu artan tek ülke ise İsveç.
Show more

Daha yüksek göç alan senaryoda; nüfus projeksiyonu doğum oranlarının değişmediği ve mevcut göç politikasına göre daha fazla göçmenin kabul edildiği senaryoya göre ölçülüyor. Bu senaryo AB-27’nin nüfusunun arttığı tek senaryo olarak öngörülüyor. Buna göre 2025’te 454 milyon olması beklenen AB nüfusu, 2100 yılında neredeyse 470 milyona ulaşıyor. Ancak yüksek göçe rağmen, Yunanistan’ın nüfusunun %20’ye yakın, Bulgaristan’ın %18, Polonya’nın da %17 oranında azalacağı tahmin ediliyor. AB’nin yüksek göç alan ülkelerinin ise bu senaryoda nüfusunu büyük oranda artırabileceği görülüyor. Temel senaryoda nüfusunun düşeceği tahmin edilen Almanya ve Fransa nüfuslarının, yüksek göç senaryosunda yaklaşık %9 oranında artıyor. Bu senaryoda İsveç’in de nüfusunu 2100 yılına kadar %41 oranında artıracağı öngörülüyor.
Show more

Göç almayan senaryoda ise AB-27 nüfusu %35’e yakın bir düşüşle 300 milyonun altına geriliyor. Diğer senaryolarda nüfusunun artması öngörülen İsveç’in bile, AB’nin göçmen kabul etme politikasına son vermesi halinde nüfusu düşüş eğiliminde. Göç alınmayan senaryoda en fazla nüfus kaybına uğrayan ülke İtalya. 2100’e kadar İtalya’nın nüfusunun %51, Yunanistan’ın %44, Bulgaristan ve Polonya’nın %37, Almaya’nın %36 düştüğü gözlemleniyor. Fransa’nın nüfusunun da %13 düşüş eğiliminde olduğu görülse de, göç almayan senaryoda nüfusu en az azalan ülke konumunda. 
Show more

Azalan Nüfusa Çözüm Arayışları
Nüfus projeksiyonlarına göre, AB’nin daha yüksek göç aldığı senaryo (+%10) dışındaki tüm senaryolarda 2100 yılına kadar AB nüfusunu koruyamıyor. Düşük doğurgan senaryoda yaklaşık %16 oranında kayıp yaşayan AB, göç almayan senaryoda %37’lik bir nüfus kaybı olduğu görülüyor. Temel nüfus projeksiyonu senaryosuna göre ise 2100 yılına kadar nüfusun %1 oranında azalması bekleniyor. 
Show more

Temel nüfus projeksiyonu senaryosuna göre, mevcut göç politikalarının ile doğum ve ölüm beklentilerinin değişmediği durumda AB nüfusu 2100 yılına kadar nüfusunu korumuş olacak ancak bu aynı zamanda yaşlanan bir nüfus demek. Yaşlanan nüfus ise işgücüne katılımı ve ekonomik büyümeyi azaltan bir etken. Ayrıca yaşlanan nüfusun sosyal politikalar ve sağlık hakları gibi başlıklarda hükümetlere fazladan “yük” getirdiği de söylenebilir. 
Yaşlanan ve azalan nüfus sorunlarına getirilebilecek çözümler üç ana başlığa ayrılabilir. Bunlar; azalan doğum oranlarına karşı kurumların nüfus artırıcı teşvik politikaları, daha fazla göçmen kabul edilmesi ve Birlik’e yeni üye katılımı yoluyla toplam nüfusun artırılması. Ancak AB’nin son yıllardaki nüfus politikalarına bakıldığında üç başlıkta da uygulanan politikaların etkisi oldukça tartışmalı. Yaşlanan ve eğitim seviyesi yüksek nüfusun bireyselleşme eğilimi AB nüfusunun artmamasında önemli bir etken. 
Katılım yoluyla da AB’nin nüfusu artırılabilir ancak AB’nin karşılaştığı düzensiz göç, ekonomik istikrarsızlıklar, bazı üye ülkelerin genişlemeye karşı politikaları ve bölgesel çatışmalar yeni ülkelerin Birlik’e katılımına olumsuz yönde etki ediyor. Daha aktif göç ve entegrasyon politikaları nüfus değişimini negatiften pozitife çevirebilir. Fakat Avrupa’da artan aşırı sağ ve göçmen karşıtlığı, göç konusunda AB içinde yer alan fikir ayrılıkları, “Avrupa Kalesi” söylemleri ve göçmen entegrasyonunda yaşanan problemler daha etkili göç ve entegrasyon politikalarının uygulanmasını zorlaştırıyor.