Türkiye 1923’teki kuruluşundan bu yana birçok ekonomik dalgalanma ve kriz yaşadı. Sanayileşme ve kalkınma hamleleriyle ekonomik yapısını güçlendirmeye çalışan Türkiye ekonomisi, birçok kez yerel ve küresel faktörlerin etkisiyle ekonomik buhranlarla karşılaştı. Dünyanın en büyük ekonomik bunalımı olarak kabul edilen 1929 Büyük Buhranı, 1946-1958 devalüasyonu, 1970’lerin petrol krizleri, 1994 ve 2001 ekonomik krizleri gibi önemli dönüm noktaları, Türkiye ekonomisinin tarihine damgasını vurdu. Şu anda da ülkenin en önemli gündem maddesi ekonomi. 2018’den bu yana Türkiye, Türk lirasının değer kaybı, yüksek enflasyon ve işsizlik oranlarıyla ekonomik bunalımı derinden hissetmeye devam ediyor.
1929

Büyük Buhran

1929 yılında başlayan ve 1930’lu yıllarda etkisini gösteren Büyük Buhran, özellikle Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa’yı etkiledi. ABD borsasının çökmesiyle başlayan buhran, dünya genelinde büyük ekonomik yıkımlara neden oldu. Dünya ticaretinde düşüşlere yol açan kriz, özellikle tarıma dayalı ekonomilere sahip ülkeleri derinden etkiledi.
1929 yılında başlayan ve 1930’lu yıllarda etkisini gösteren Büyük Buhran, özellikle Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa’yı etkiledi. ABD borsasının çökmesiyle başlayan buhran, dünya genelinde büyük ekonomik yıkımlara neden oldu. Dünya ticaretinde düşüşlere yol açan kriz, özellikle tarıma dayalı ekonomilere sahip ülkeleri derinden etkiledi. Türkiye de bu krizden payını aldı ve ekonomisinde ciddi sarsıntılar yaşadı.
Büyük Buhran başladığında, henüz altı yaşında genç bir cumhuriyet olan Türkiye, ekonomik yapısını yeni inşa ediyordu. İhracatta önemli yer tutan tarım ürünlerinin küresel ekonomik bunalım nedeniyle hızla düşmesi, tarım sektörüne ciddi darbe vurarak çiftçilerin gelirlerinde büyük kayıplara yol açtı. Yakıt fiyatlarının yüksek, ürün fiyatlarının düşük olması nedeniyle çiftçiler makineli tarım yapamaz duruma geldi ve birçok çiftlik terk edildi. Buhran ithalatı da etkiledi. İthalatın düşmesiyle sanayi ve üretim alanlarında sıkıntılar yaşandı. Bu süreçte Türkiye, dış borç ödemelerini ertelemek ve ithalatı azaltmak zorunda kaldı. İthalatın finansmanı için borç bulmakta zorlanıldı ve dış ticaret açığı arttı.
Türkiye, Büyük Buhran’a karşı alınan önlemler kapsamında devletçi politikaları ön plana çıkararak ekonomiyi canlandırmak için devlet eliyle sanayi yatırımları yapmaya başladı. 1930’larda Sümerbank, Maden İşleri Bankası ve Etibank gibi kamu iktisadi teşebbüsleri kurarak sanayi altyapısını güçlendirmeye çalıştı. Ekonomik krizle mücadelede devletin aktif rol oynadığı bu dönemde, Türkiye’de ağır sanayi üretimi arttı, ithalat oranı düştü ve dış borç dengesi olumlu yönde gelişti.
1946

Cumhuriyet Ekonomisinde İlk Devalüasyon

İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden bir yıl sonra, Türkiye savaşın ekonomik etkileri ve uluslararası piyasalardaki dalgalanmalar nedeniyle ekonomik sıkıntılar yaşamaya başladı. Savaşın etkilerinin yanı sıra, tarım üretimindeki düşüş ve dış ticaretteki zorluklar, hükümetin Türk lirasının değerini düşürme kararı almasına yol açtı. 7 Eylül 1946’da alın
İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden bir yıl sonra, Türkiye savaşın ekonomik etkileri ve uluslararası piyasalardaki dalgalanmalar nedeniyle ekonomik sıkıntılar yaşamaya başladı. Savaşın etkilerinin yanı sıra, tarım üretimindeki düşüş ve dış ticaretteki zorluklar, hükümetin Türk lirasının değerini düşürme kararı almasına yol açtı. 7 Eylül 1946’da alınan bu karar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk devalüasyonu olarak kaydedildi ve Türk lirasının değeri %116 oranında düşürüldü.
İç ekonomik dengeleri korumak ve ihracatı teşvik etmek amacıyla alınan bu devalüasyon kararı, uzun vadede ihracatta artış ve sanayi üretiminde canlanma hedeflerine ulaşmada başarılı olamadı. Aksine, enflasyon ve hayat pahalılığı gibi sorunları beraberinde getirdi. Devalüasyon, İkinci Dünya Savaşı sonrasında iki kutuplu dünyada Türkiye’nin dış ticaretinin liberalleşmesini ve kapitalist blokla ekonomik yakınlaşmanın artmasını sağladı. Bununla birlikte, 7 Eylül 1946 devalüasyon kararıyla yaşanan hayat pahalılığı, 1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara gelişinde önemli bir rol oynadı.
1958

Ekonomik Krizi ve İkinci Devalüasyon Dönemi

1950 yılında Demokrat Parti’nin göreve başlamasıyla liberal ekonomi politikaları hız kazandı. Özel sektöre yönelik teşvikler ve kredi imkanları sayesinde hızlı bir büyüme yaşandı. Ancak bu hızlı büyüme ve yatırımlar için yapılan harcamalar, dış borçların hızla artmasına yol açtı. Özel sektör yatırımlarıyla ithalata olan talep arttıkça, dış ticaret
1950 yılında Demokrat Parti’nin göreve başlamasıyla liberal ekonomi politikaları hız kazandı. Özel sektöre yönelik teşvikler ve kredi imkanları sayesinde hızlı bir büyüme yaşandı. Ancak bu hızlı büyüme ve yatırımlar için yapılan harcamalar, dış borçların hızla artmasına yol açtı. Özel sektör yatırımlarıyla ithalata olan talep arttıkça, dış ticaret açığı büyüdü ve döviz rezervleri eridi.
Enflasyonun yükselişe geçtiği Türkiye’de, hızlı büyüme politikasının sürdürülemez olduğu anlaşıldı. Bunun üzerine Menderes hükümeti, ihracatı teşvik etmek ve döviz girişi sağlamak amacıyla Cumhuriyet tarihindeki ikinci devalüasyonu gerçekleştirdi. 4 Ağustos 1958 tarihinde “İktisadi İstikrar Tedbirleri” uygulandı ve Türk lirası büyük oranda değer kaybetti. Bu devalüasyonla birlikte, Türk lirasının bir Amerikan doları karşısındaki değeri 2,8 liradan 9 liraya düştü.
1974

Petrol Krizi ve Kıbrıs Harekatı’nın Birleşik Etkisi

1973’te yaşanan Yom Kippur Savaşı, diğer adıyla Arap-İsrail Savaşı, dünya genelinde petrol krizine yol açtı. 15 Ekim 1973’te Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Birliği (OAPEC), savaşta İsrail’den yana tavır sergileyen ABD başta olmak üzere diğer ülkelere petrol ambargosu uyguladı. Aynı dönemde Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği (OPEC) de petrol fiyatla
1973’te yaşanan Yom Kippur Savaşı, diğer adıyla Arap-İsrail Savaşı, dünya genelinde petrol krizine yol açtı. 15 Ekim 1973’te Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Birliği (OAPEC), savaşta İsrail’den yana tavır sergileyen ABD başta olmak üzere diğer ülkelere petrol ambargosu uyguladı. Aynı dönemde Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği (OPEC) de petrol fiyatlarını artırdı ve bu durum dünya ekonomilerini derinden sarsan bir kriz dönemi başlattı. Enerji ithalatına büyük ölçüde bağımlı olan Türkiye de artan petrol fiyatlarından doğrudan etkilendi. Ülkede üretim maliyetleri arttı, ekonomik durgunluk yaşandı ve işsizlik oranı ile enflasyon birlikte yükselerek stagflasyon ortaya çıktı.
Aynı dönemde Türkiye’deki ekonomik krizi tetikleyen bir diğer unsur da Kıbrıs Barış Harekatı oldu. 20 Temmuz - 18 Ağustos 1974 tarihleri arasında gerçekleşen harekat, devlet bütçesine büyük yük getirdi. Harekatın ardından Türkiye’ye uygulanan ambargolar da ekonomik sıkıntıları derinleştirerek krizin daha da şiddetlenmesine sebep oldu.
1980

İkinci Petrol Krizi ve 24 Ocak Kararları

1979 yılında İran’da Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin devrilmesiyle Ayetullah Humeyni yönetimindeki İran İslam Cumhuriyeti kuruldu. İran’daki devrim, kısa sürede dünyada yeni bir petrol krizine yol açtı. Hem İran’da petrol üretiminin devrimden sonra azalması hem de 1980 yılında başlayan İran-Irak Savaşı, dünya genelinde ikinci petrol krizinin yaşanmas
1979 yılında İran’da Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin devrilmesiyle Ayetullah Humeyni yönetimindeki İran İslam Cumhuriyeti kuruldu. İran’daki devrim, kısa sürede dünyada yeni bir petrol krizine yol açtı. Hem İran’da petrol üretiminin devrimden sonra azalması hem de 1980 yılında başlayan İran-Irak Savaşı, dünya genelinde ikinci petrol krizinin yaşanmasına neden oldu. OPEC’in petrol fiyatlarını iki katına çıkarmasıyla, 1974’teki krizin yaraları henüz tam olarak sarılamamışken, yeni bir kriz ortaya çıktı.
1974 krizinden sonra ekonomik durgunluğunu aşamayan Türkiye, ikinci petrol krizinden de doğrudan etkilendi. İkinci petrol krizinin etkisiyle petrol fiyatları iki kat artarken, kriz sonrası işsizlik yüzde 20’lere, enflasyon ise yüzde 65’lere çıktı. Buna önlem olarak 24 Ocak Kararları yürürlüğe kondu ve devalüasyon uygulaması yinelendi. Ayrıca sabit kur politikası terk edilerek kontrollü dalgalı kur rejimine geçildi ve yabancı sermaye girişine yönelik teşvik çalışmaları başlatıldı.
1994

1994 Krizi

24 Ocak Kararları’yla başlayan serbest piyasa ekonomisine geçiş süreci, 1990’lı yılların başında ekonomide dengesizlikler yaratmaya başladı. Kamu bütçe açıklarının arttığı bu dönemde, 1990 yılında Irak-Kuveyt arasında çıkan Körfez Savaşı gibi olaylar da Türkiye ekonomisini olumsuz etkiledi. 1989’da uluslararası sermaye hareketlerinin serbest bırakı
24 Ocak Kararları’yla başlayan serbest piyasa ekonomisine geçiş süreci, 1990’lı yılların başında ekonomide dengesizlikler yaratmaya başladı. Kamu bütçe açıklarının arttığı bu dönemde, 1990 yılında Irak-Kuveyt arasında çıkan Körfez Savaşı gibi olaylar da Türkiye ekonomisini olumsuz etkiledi. 1989’da uluslararası sermaye hareketlerinin serbest bırakılmasıyla Türk lirası aşırı değerlendi. Bu süreçte, aşırı değerli TL ihracatı olumsuz etkileyerek dış ticaret açığını artırdı. 1990’larda devletin kamu bankalarına borçlanması ve özel bankaların yüksek faizler vererek mevduat toplaması, ekonomideki dengesizliği daha da derinleştirdi.
1993’te dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın hayatını kaybetmesiyle Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı seçildi ve Tansu Çiller Başbakan oldu. Kamu açıklarını ve TL’nin değerini düşürmek için 1993’te Türkiye’de reel faizler düşmeye başladı. Türk lirasını elde tutmanın cazibesi azalırken, değerlendirme kuruluşları Türkiye’nin kredi notunu düşürdü. Bu durum devalüasyon beklentileriyle dolarizasyonu teşvik etti. Güvensizlik ortamı sermaye çıkışına neden oldu ve Ocak 1994’te dolar bir günde yüzde 14 değer kazandı. Ocak 1994’te eski parayla 14.500 lira olan dolar kuru, dört ay içinde 39.933 liraya kadar tırmandı. Dolar, 1994 yılını 38.495 lira olarak kapatırken, enflasyon yüzde 125,5’e yükseldi.
Çiller hükümeti, 5 Nisan 1994 tarihinde “İstikrar Paketi” açıkladı. Lirada devalüasyon yapıldı, başta akaryakıt olmak üzere vergi oranlarında artışlar gerçekleştirildi. Türkiye, Mayıs 1994’te Uluslararası Para Fonu (IMF) ile 14 aylık bir stand-by anlaşması imzaladı. 1995’te hükümetin değişmesi kriz üzerinde olumlu bir etki yarattı.
2001

Siyasi Krizden Ekonomik Krize

2001 ekonomik krizi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük mali krizlerinden biri olarak kabul ediliyor. 1994’te yaşanan ekonomik krizin ardından kısmi düzelmeler görülse de kalıcı reformların gerçekleştirilememesi kamu borçlarının yeniden artmasına neden oldu. 1999 yılında gerçekleşen Marmara Depremi de bütçeye ciddi etkide bulundu ve ekonomik sı
2001 ekonomik krizi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük mali krizlerinden biri olarak kabul ediliyor. 1994’te yaşanan ekonomik krizin ardından kısmi düzelmeler görülse de kalıcı reformların gerçekleştirilememesi kamu borçlarının yeniden artmasına neden oldu. 1999 yılında gerçekleşen Marmara Depremi de bütçeye ciddi etkide bulundu ve ekonomik sıkıntılar daha da belirgin hale geldi. Enflasyonun yüksek seviyelerde seyrettiği dönemde bankacılık sektöründeki yapısal zayıflıklar, Kasım 2000’de yaşanan likidite sıkışıklığıyla iyice açığa çıktı. Ekonomik kriz beklentisinin yoğunlaştığı süreçte siyasi gerginlikler de krizin fitilini ateşledi.
19 Şubat 2001’de dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında Milli Güvenlik Kurulu’nda sert bir tartışma yaşandı. Sezer’in Ecevit’e anayasa kitapçığı fırlattığı bu olay, zaten kırılgan olan piyasalarda büyük bir panik yarattı ve Türk lirası üzerinde büyük bir spekülasyon başladı. Aynı gün İstanbul Borsası yüzde 14, ertesi gün yüzde 18 değer kaybetti. Gecelik faizler yüzde 760’a, Hazine borçlanma faizi yüzde 144’e kadar yükseldi. MGK toplantısından iki gün sonra sabit kur rejiminden dalgalı kur rejimine geçildi. 680.000 lira seviyesinde olan Amerikan doları kısa süre içinde 1.200.000 liraya ulaştı. Bankacılık sektörü ciddi bir kriz içine girdi; bazı bankalar iflas etti ve mevduat sahipleri paralarını çekmek için bankalara akın etti.
2001 kriziyle Türkiye’de geniş çaplı bir daralma yaşandı. Birçok işletme iflas etti, işsizlik oranı hızla arttı. Bu süreçte, o dönemde Dünya Bankası Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Kemal Derviş, Türkiye’ye davet edildi ve ekonomiden sorumlu devlet bakanlığına atandı. IMF (Uluslararası Para Fonu) ile yeni bir stand-by anlaşması imzalandı ve Türkiye kapsamlı bir ekonomik reform programı uygulamaya başladı. Bu reformlar, bankacılık sisteminin yeniden yapılandırılması, kamu maliyesinin disiplin altına alınması ve enflasyonun kontrol altına alınması gibi temel önlemleri içeriyordu. 3 Kasım 2002’de Türkiye genelinde erken seçim yapıldı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) tek başına iktidar olarak sandıktan çıktı.
2008

2008 Krizi Türkiye’yi Teğet Geçti mi?

2007’de ABD’deki mortgage piyasasında başlayan ve 2008’de etkisini tam anlamıyla hissettiren kriz, hızla küresel bir finansal krize dönüştü. ABD’de düşük gelirlilere yüksek faizle verilen “subprime mortgage” kredilerinin geri dönüşlerinde yaşanan sıkıntılar, bu kredileri içeren tahvil paketlerinin sert değer kaybına sebep oldu. Eylül 2008’de dünyan
2007’de ABD’deki mortgage piyasasında başlayan ve 2008’de etkisini tam anlamıyla hissettiren kriz, hızla küresel bir finansal krize dönüştü. ABD’de düşük gelirlilere yüksek faizle verilen “subprime mortgage” kredilerinin geri dönüşlerinde yaşanan sıkıntılar, bu kredileri içeren tahvil paketlerinin sert değer kaybına sebep oldu. Eylül 2008’de dünyanın en büyük yatırım bankalarından Lehman Brothers iflas etti, kriz önce Avrupa’ya sonra tüm dünyaya yayıldı.
Ekim 2008’de dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, yaptığı açıklamada “Kriz bizi teğet geçecek.” dedi. Ancak kriz, Türkiye’de de dış talepte daralma ve finansal piyasalarda likidite sıkışıklığına yol açtı. Bu durum, ekonomik büyümenin yavaşlaması ve işsizlik oranlarının artması gibi etkilerle kendini gösterdi. Krizden önce 1,20 Türk lirası olan ABD doları kuru, 1,7’ye yükselerek dönemin rekorunu kırdı.
2018 - Günümüz

Yeni Sistem, Yeni Kriz

Türkiye’de 2018 yılında başlayan ekonomik kriz, 2024’ün üçte ikisi geride kalmışken hala devam ediyor. Özellikle 2016 yılındaki darbe girişiminden bu yana yaşanan siyasi belirsizlikler, ekonomide ciddi güven kaybına yol açtı. 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesi ve ABD ile yaşanan diplomatik gerginlikler, döviz kurlarında ani a
Türkiye’de 2018 yılında başlayan ekonomik kriz, 2024’ün üçte ikisi geride kalmışken hala devam ediyor. Özellikle 2016 yılındaki darbe girişiminden bu yana yaşanan siyasi belirsizlikler, ekonomide ciddi güven kaybına yol açtı. 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesi ve ABD ile yaşanan diplomatik gerginlikler, döviz kurlarında ani artışlara neden oldu. Türk lirası hızla değer kaybederken, ülkede enflasyon ve faiz oranları yükseldi. 2018 yılından bu yana toplamda altı farklı kişi Merkez Bankası Başkanı olarak, beş farklı kişi de Maliye Bakanı olarak görev yaptı.
2018 yılının Haziran ayı milat alındığında ABD doları 4,6 liradan 33 liraya yükseldi. Aynı süreçte politika faizi yüzde 17,75’ten Mayıs 2023’te yüzde 8,5’e kadar düşürüldü ve Temmuz 2024 itibarıyla yüzde 50’de bulunuyor. Bu altı yıllık dönemde gram altın fiyatındaki artış da dikkat çekici. Haziran 2018’de 191 lira olan gram altının fiyatı, 2024 Temmuz itibarıyla 2.592 lira oldu.