Hayvanların sokaklardaki varlığı toplumumuz açısından yeni bir olgu değil. Sokak köpekleri, Türkiye'nin kent yaşamında her zaman önemli bir yer tutan ve halkın duyarlılığı sayesinde onların korunması için çaba gösterilen, Osmanlı İmparatorluğu döneminden bu yana varlığını sürdüren bir kültür öğesi. 
Osmanlı döneminde sokak köpekleri kent yaşamı içerisinde önemli bir rol oynuyordu. Sokaklardaki artık yemekleri yemeleri bir yana, her köpek grubunun mahalle mahalle yerleşmesi ve bulundukları mahalleleri korumaları ve güvenliği sağlamaları, mahalle sakinlerinin de köpeklerle yakın bağ kurmalarını sağlıyordu. 
Sokak köpekleri Osmanlı’da toplumla iç içe yaşasa da modernleşme için örnek alınan ülkelerdeki kentlerde köpeklere yer yoktu. Tabii ki bu paralelde sokak köpekleriyle ilgili belli kararlar ve düzenlemeler getirildi. Alınan kararlara halkın tepkisi ise genellikle olumsuz olmuştu. Cumhuriyet döneminde de devam eden modernleşme ve kentleşme çabalarına rağmen, sokak köpekleriyle ilgili alınan radikal kararlar halk tarafından hiçbir zaman benimsenmedi. 
Son yıllarda ise hayvan hakları bilincinin artmasıyla birlikte, sokak köpeklerine yönelik uygulamalara karşı tepkiler daha organize ve etkili bir şekilde dile getirilmeye başlandı. Sosyal medya ve sivil toplum kuruluşlarının etkisiyle, sokak hayvanlarının haklarının korunması için çeşitli kampanyalar düzenlenmekte ve bu kampanyalar geniş kitlelere ulaşmakta.
17. Yüzyıl

I. Ahmed Dönemi

Sokak köpeklerine yönelik ilk toplama kararı I. Ahmed’in sadrazamlarından Nasuh Paşa döneminde gerçekleşmiş. Köpekleri öldürmek yerine toplatılarak kayıklarla (o dönemde şehrin dışı sayılan) Üsküdar’a gönderme kararı alınmış. Fakat bu karar gerek halk tarafından gerekse o dönem
Sokak köpeklerine yönelik ilk toplama kararı I. Ahmed’in sadrazamlarından Nasuh Paşa döneminde gerçekleşmiş. Köpekleri öldürmek yerine toplatılarak kayıklarla (o dönemde şehrin dışı sayılan) Üsküdar’a gönderme kararı alınmış. Fakat bu karar gerek halk tarafından gerekse o dönemin tarihçileri tarafından garip karşılanmış.
19. Yüzyıl Başı

II. Mahmud Dönemi

Osmanlı modernleşmesine ve Tanzimat’a öncülük eden II. Mahmud döneminde bir İngiliz vatandaşının sokak köpekleri tarafından saldırıya uğraması, diplomatik krize neden olmuş. Bunun üzerine sokak köpeklerinin toplatılıp bir adaya bırakılması kararı alınmış ancak halkın şiddetli t
Osmanlı modernleşmesine ve Tanzimat’a öncülük eden II. Mahmud döneminde bir İngiliz vatandaşının sokak köpekleri tarafından saldırıya uğraması, diplomatik krize neden olmuş. Bunun üzerine sokak köpeklerinin toplatılıp bir adaya bırakılması kararı alınmış ancak halkın şiddetli tepkileri üzerine köpekler İstanbul’a geri getirilmiş.
19. Yüzyıl Sonu

Abdülaziz Dönemi

19. yüzyılın sonlarına doğru Sultan Abdülaziz döneminde Osmanlı'da sokak köpekleriyle ilgili sorunlar yeniden gündeme gelmiş. Halkın tepkilerine rağmen köpekler toplatılarak Marmara Denizi'nde bulunan ıssız bir adaya bırakılmış. Hadiseden kısa bir süre sonra İstanbul’da bir büyük yangın çıkması, halk tarafından Allah’ın köpeklerin sürülmesine karşı
19. yüzyılın sonlarına doğru Sultan Abdülaziz döneminde Osmanlı'da sokak köpekleriyle ilgili sorunlar yeniden gündeme gelmiş. Halkın tepkilerine rağmen köpekler toplatılarak Marmara Denizi'nde bulunan ıssız bir adaya bırakılmış. Hadiseden kısa bir süre sonra İstanbul’da bir büyük yangın çıkması, halk tarafından Allah’ın köpeklerin sürülmesine karşı verdiği bir ceza olarak yorumlanmış. Bunun sonucunda halkın yoğun itiraz ve baskıları üzerine köpekler tekrar İstanbul’a getirilmiş.
II. Abdülhamid döneminde de 1889 yılında Alman İmparatoru II. Wilhelm’in İstanbul’a ziyareti öncesi şehrin görüntüsünü bozduğu gerekçesiyle sokak köpekleri sürgün edilmek istenmiş ancak yine halkın yoğun tepkisinden dolayı karardan vazgeçilmiş.
1910

Hayırsızada Vakası

Batı ile sosyal iletişimin arttığı Osmanlı’nın son döneminde İstanbul’daki sokak köpeklerinin varlığı Batılı seyyahları ve Avrupa’da bulunmuş Türkleri rahatsız etmeye başlamış. Batılı fikirlerin güçlendiği ve “Batılılar gibi yaşama” taleplerinin bu dönemde köpek varlığı İstanbul’da şikayet konusu olmuş. Batıcı ve modernleşme yanlısı İttihad ve Tera
Batı ile sosyal iletişimin arttığı Osmanlı’nın son döneminde İstanbul’daki sokak köpeklerinin varlığı Batılı seyyahları ve Avrupa’da bulunmuş Türkleri rahatsız etmeye başlamış. Batılı fikirlerin güçlendiği ve “Batılılar gibi yaşama” taleplerinin bu dönemde köpek varlığı İstanbul’da şikayet konusu olmuş. Batıcı ve modernleşme yanlısı İttihad ve Terakki iktidarında da 1910 yılında sokak köpeklerinin ortadan kaldırılması kararı alınmış. 
Öncelikli alınan kararda toplatılan köpeklerin derilerinden ve kemiklerinden faydalanmak amacıyla Fransız sanayicilerle anlaşılmış, ancak potansiyel tepkiler nedeniyle vazgeçilmiş. Toplatılan köpekler öncelikle öldürülmek yerine kafeslerde tutulmuş ancak mali kaynaklar bitince ve yeterli toplama alanı kalmayınca köpeklerin Sivriada’ya nakledilmesi kararlaştırılmış.
Kayıtlara Hayırsızada vakası olarak geçen bu olayda, yaklaşık 80 bin köpek adaya sürgün edilmiş. Düzenli olarak su ve yiyecek götürülmüş ancak sıcaklık ve yetersiz kaynaklar nedeniyle zaman içerisinde köpekler birbirlerini öldürmeye başlamış ve adeta bir köpek katliamı olarak tarihte yerini almış.
1926

Islahı Hayvanat Kanunu

Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte, modernleşme ve kentleşme politikaları kapsamında sokak hayvanlarıyla ilgili yeni düzenlemeler yapılmaya başlanmıştı. 1926 yılında çıkarılan Islahı Hayvanat Kanunu ile Cumhuriyet döneminde hayvanlarl
Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte, modernleşme ve kentleşme politikaları kapsamında sokak hayvanlarıyla ilgili yeni düzenlemeler yapılmaya başlanmıştı. 1926 yılında çıkarılan Islahı Hayvanat Kanunu ile Cumhuriyet döneminde hayvanlarla ilgili ilk düzenleme yapıldı. Bu kanunda sokak köpekleriyle ilgili ayrıca bir madde bulunmuyor. Temelde boğa, at, koyun gibi tarımda kullanılan hayvanlarla ilgili düzenlemeler getirilmiş. Bununla beraber hayvan yarışları ve hayvanların çoğaltılmasıyla ilgili kararlar alınmış. 
1930

Belediye ve Hıfzıssıhha Kanunları

1930 yılında yerel yönetimlerle ilgili Belediye Kanunu kapsamında, sokak hayvanlarıyla ilgili bazı düzenlemeler de belediyelerin yetki alanına bırakıldı. Aynı yıl çıkan Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile de hayvanlarla ilgili düzenlemel
1930 yılında yerel yönetimlerle ilgili Belediye Kanunu kapsamında, sokak hayvanlarıyla ilgili bazı düzenlemeler de belediyelerin yetki alanına bırakıldı. Aynı yıl çıkan Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile de hayvanlarla ilgili düzenlemeler getirildi. 
1471 sayılı Belediye Kanunu’na göre belediyelerin sokak hayvanlarına yönelik başlıca yetkileri; ölmüş hayvanların ortadan kaldırılması, başıboş hayvanları tutup muhafaza etmek, evcil hayvanlar için hayvan hastanesi kurmak ve işletmek ile hayvanat bahçesi kurup işletmek gibi maddeler yer alıyor. Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’na göre ise kuduz gibi bulaşıcı hastalığa sebep olan ve bulaşıcı hastalık taşıyan hayvanların itlafı kararlaştırılmış.
1932

2123 Sayılı Genelge

13 Haziran 1932 tarihinde Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) tarafından yayımlanan genelgede birçok ilde kuduz köpek ısırması vakalarının görülmesi ve vaka sayısının birçok bölgede artarak devam etmesi üzerine toplum sağlığını gözetmek amaçlı 2123 sayılı Genelg
13 Haziran 1932 tarihinde Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) tarafından yayımlanan genelgede birçok ilde kuduz köpek ısırması vakalarının görülmesi ve vaka sayısının birçok bölgede artarak devam etmesi üzerine toplum sağlığını gözetmek amaçlı 2123 sayılı Genelge çıkarılmış. Genelgede sahipsiz ve maskesiz bütün köpeklerin itlafı, sahipli köpeklerin tamamının başıboş bırakılmaması, sahipli köpeklerin maskeyle dolaştırılması kararlaştırılmış. 
2004

5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu

2004 yılında Avrupa Birliği’ne tam üyelik yolunda birçok alanda uyum yasaları yürürlüğe girdi. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu da AB uyum yasaları çerçevesinde sokak hayvanlarının korunmasına yönelik önemli bir adım oldu. Bu kanunla birlikte, s
2004 yılında Avrupa Birliği’ne tam üyelik yolunda birçok alanda uyum yasaları yürürlüğe girdi. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu da AB uyum yasaları çerçevesinde sokak hayvanlarının korunmasına yönelik önemli bir adım oldu. Bu kanunla birlikte, sokak hayvanlarının kısırlaştırılması, aşılanması ve rehabilite edilmesi gibi uygulamalar hayata geçirildi. Ancak, uygulamada karşılaşılan zorluklar ve yeterli kaynak ayrılamaması nedeniyle sorunlar tam olarak çözülemedi.
2024

Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik

Geçtiğimiz yıllarda başıboş köpeklerden kaynaklanan yaralama ve ölüm vakaları, artan kuduz vakaları ve sokak köpeklerinin popülasyonunun kontrol edilemediği gerekçeleriyle 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 17 maddesinde değişiklik öngören
Geçtiğimiz yıllarda başıboş köpeklerden kaynaklanan yaralama ve ölüm vakaları, artan kuduz vakaları ve sokak köpeklerinin popülasyonunun kontrol edilemediği gerekçeleriyle 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 17 maddesinde değişiklik öngören kanun teklifi 30 Temmuz 2024 tarihinde TBMM’de kabul edildi. Belirli durumlarda ötanazi öngören ve sokak köpeklerinin toplatılarak bakımevlerinde tutulmasını öngören teklif, toplumun birçok kesimi tarafından şiddetli tepki çekti. Yasanın geri çekilmesine yönelik kampanyalar ve protestolar devam ederken, toplumun bir kesimi ise güvenlik ve sağlık gerekçeleriyle teklifin yasalaşmasını destekliyor.