İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 23. Maddesi, herkesin, kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır ve gerekirse sosyal koruma önlemleriyle desteklenmiş bir yaşam sürdürebilecek adil ve elverişli bir ücrete hakkı olduğunu belirtir. Bu madde, çalışanların ekonomik güvence altında olması gerektiğini vurgular.
Bununla birlikte, birçok uluslararası sözleşme ve kuruluş da bireylerin çalışma hakkını ve adil ücret talep etme hakkını güvence altına alarak asgari ücret uygulaması için evrensel bir çerçeve oluşturur. Bu sözleşmeler, çalışanların sömürüye karşı korunmasını sağlamak, yaşam standartlarını yükseltmek ve toplumsal eşitsizliği azaltmak amacı taşır.
Ulusal asgari ücretin yasal olarak belirlendiği ilk örnek, 1894 yılında Yeni Zelanda’da kabul edilen kanun oldu. Avustralya ve İngiltere, bu uygulamayı benimseyen ilk ülkeler arasında yer aldı.
Türkiye’de asgari ücret, 1936 tarihli İş Kanunu ile mevzuata girmiş olsa da, uygulamaya ancak 1951 yılında geçilebildi. 1951’den 1967’ye kadar, asgari ücretler mahalli komisyonlar tarafından belirlendi. 1967’den itibaren ise günümüze kadar çeşitli değişiklikler geçiren Asgari Ücret Tespit Komisyonu uygulaması devreye girdi ve hâlen bu sistemle devam ediyor.
Bu konuda şu içeriği faydalı bulabilirsin
Türkiye'de Asgari Ücret Düzenlemeleri
%37
Türkiye'de asgari ücretin %105'inden daha az ücret alan çalışan oranı (2023)
Ücret, hem makroekonomik değişkenler üzerindeki etkisi hem de çalışanların geçim kaynaklarını oluşturan birincil gelir olması nedeniyle ekonomik ve sosyal açıdan büyük önem taşır.
Devrimci İşçi Sendikaları Araştırma Dairesi (DİSK-AR) tarafından derlenen
verilere göre,
2023 yılı itibarıyla Türkiye’de çalışanların en az
%37,5’i asgari ücretin
%105’inden daha az bir ücretle çalışıyor.
Bu oran, Avrupa ülkelerinde ise yalnızca %10-15 seviyelerinde. Dolayısıyla, Türkiye’de asgari ücretle çalışanların oranı Avrupa ortalamasının oldukça üzerinde. Bu durum, Türkiye’de asgari ücret belirleme sürecinin, sonuçları açısından diğer ülkelere kıyasla çok daha fazla önem taşıdığını gösteriyor. Asgari ücrette yapılacak değişiklikler, doğrudan milyonlarca çalışanın gelirini etkilediği için, ekonomik ve sosyal politikalar üzerinde belirleyici bir role sahip.
%3,1
1969-2024 arası brüt asgari ücretin reel değerinde ortalama yıllık artış.
Enflasyondan arındırılmış brüt asgari ücret, 1969-2024 arasındaki 55 yıllık süreçte yıllık ortalama %3,1 oranında artış gösterdi. Aynı dönemde Türkiye’nin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası (GSYH) ise yıllık ortalama %4,7 oranında büyüdü.
Asgari ücrette reel olarak yıllık en yüksek artışın yaşandığı dönem, %6,6 ile 1990-1999 yılları oldu. Buna karşılık, 1980-1989 döneminde asgari ücret reel olarak her yıl ortalama %2 değer kaybetti.
Dönemsel Asgari Ücret Değişimleri (1969 - 2024)
Dönem | Brüt Asgari Ücrette Ortalama Yıllık Değişim (Reel) | Gayri Safi Yurt İçi Hasıla Büyüme Hızı Yıllık Ortalaması (Sabit Fiyatlar) |
1970-1979 | %2,7 | %4,7 |
1980-89 | -%1,9 | %4,1 |
1990-99 | %6,6 | %4,1 |
2000-09 | %1,7 | %4 |
2010-19 | %4,2 | %5,9 |
1969-2024 | %3.1 | %4,7 |
2003-2024 | %5,4 | %5,5 |
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Asgari ücretin reel değeri, 24 Ocak 1980’de uygulamaya konan neoliberal ekonomik düzenlemeler nedeniyle ciddi şekilde azaldı. 1989’da asgari ücretli bir çalışanın aldığı ücret, reel olarak 1979’daki asgari ücretten %20 daha düşük seviyeye geriledi.
Ancak 1990’larda, asgari ücrete yapılan ve ortalama büyüme oranlarını aşan zamlar sonucunda, asgari ücretin alım gücü 1979’daki seviyesine 1997 yılında ulaşabildi. 2000’li yılların ilk on yılında asgari ücret artışları yatay bir seyir izlerken, 2010 sonrası dönemde enflasyonun üzerinde yıllık ortalama %5,8 oranında artışlar gerçekleşti. Bu artışlar sayesinde, 2024 yılına gelindiğinde, asgari ücretin reel değeri 2003’teki seviyesinin 3 katına yaklaştı.
%2,8
1969 - 2024 arası brüt asgari ücretin dolar karşılığının reel değerinde ortalama yıllık artış.
Genel olarak, 1990’lardan bu yana asgari ücretin alım gücünde pozitif bir seyir izlenirken, ekonomik büyümeden aldığı pay açısından aynı iyimser tabloyu görmek zor.
1969 yılında Türkiye’de kişi başına düşen gelir 584 dolar iken, brüt asgari ücretin değeri sadece 49 dolardı. Bu, asgari ücretin dolar bazında kişi başına düşen gelirin %8,4’üne denk geldiğini gösteriyor. Ancak, 55 yıllık süreçte, kişi başına düşen gelir 26,8 katına çıkarken, asgari ücret yalnızca 12,4 katına yükseldi. 2024 tahminlerine göre, asgari ücretin kişi başına düşen gelire oranı %3,9’a kadar gerilemiş durumda.
Türkiye’de asgari ücretle veya ona yakın ücretle çalışan kişi sayısının fazlalığı göz önüne alındığında, bu tablo, gelir dağılımında ciddi bir adaletsizliğe işaret ediyor.
Asgari ücret, en düşük gelire sahip toplumsal sınıfların geçim standartlarını temsil ettiği için, gelir dağılımını düzenlemede önemli bir politika aracı olarak öne çıkar. Ancak, asgari ücret aynı zamanda işverenler için maliyet unsuru olduğundan, bu denge gözetilerek belirlenir.
İncelediğimiz veriler, asgari ücretin belirlenmesinde özellikle enflasyon oranının dikkate alındığını, ancak ekonomik büyümeden asgari ücretin yeterince pay alamadığını gösteriyor. Bu durum, ekonomik büyümenin yarattığı refahın, düşük gelirli gruplara etkisinin sınırlı kaldığını ve büyümenin adil bir şekilde paylaşılmadığını ortaya koyuyor. Böylece, asgari ücret politikalarının gelir dağılımındaki eşitsizliği gidermede tam anlamıyla etkili olamadığı tezi güçleniyor.
Bu konuda şu içeriği faydalı bulabilirsin
2024'te Net Asgari Ücret: 17.002 TL
Sen, doğru bilgiyi paylaş
Link panoya kopyalandı
Dijital dünyada yanlış bilginin yayılma hızı,
doğru bilgiye göre 20 kat yüksek olabiliyor.
Sen, doğru bilgiyi paylaş.