Türkiye'nin Yönetişim Performansı
Türkiye, yeni anayasa ile birlikte cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş önerisinin halka sorulacağı referandum gününü bekliyor. Yediden yetmişe herkesin hayatını etkileyecek olan anayasa taslağı hem hazırlık süreci, hem de ortaya çıkan metnin içeriği nedeniyle toplumu ikiye ayırmış vaziyette. Özünde bir “toplumsal sözleşme” olması beklenen ancak gerekli toplumsal mutabakat zeminini sağlamaktan uzak bir şekilde hazırlanan anayasa metninin, kabul edilmesi halinde Türkiye’yi kısa sürede normalleştireceğine dair güçlü emareler yok.
Yeni anayasa ile birlikte öngörülen başkanlık sistemini savunanlar, Türkiye’de parlamenter sistemden kaynaklanan çok başlılığın yol açtığı bir yönetişim krizi olduğunu öne sürüyorlar. Buna rağmen parlamenter sisteme alternatif olarak önerilen başkanlık sisteminin, Türkiye’nin öncelik bekleyen yönetişim sorunlarının çözümüne ne şekilde katkı yapabileceği konusu ise merak edilmekte.
Yönetim Sistemi Değiştirmek, Yönetişim Sorunlarını Çözer mi?
Anayasa taslağı incelendiğinde, metnin özetle yasama, yürütme ve yargı erklerinin tek elde toplandığı ve pratikte cezai sorumluluğu olmayan bir başkanlık sistemi önerisinden ibaret olduğu anlaşılıyor. Ancak iyi yönetişim konusunun temelde –parlamenter sistemden ya da başkanlık sisteminden bağımsız olarak- denetleme mekanizmalarının sağlıklı işlediği, katılımcı ve çoğulcu bir yapının tesisine bağlı olduğu söylenebilir. Başka bir deyişle iyi yönetişimin tesis edilmesi, sadece yönetim biçimiyle sınırlı bir konu değildir. İyi yönetilen başkanlık sistemleri ve kötü yönetilen parlamenter sistemler olabileceği gibi aynı durum tam tersi için de geçerlidir. Başkanlık sisteminin sihirli bir değnek vazifesi görerek Türkiye’nin yönetişim sorunlarını bir çırpıda çözeceğini düşünmek naif bir beklentiden öteye geçemeyecektir.
Peki, Türkiye’nin yönetişim kalitesi AK Parti iktidarları süresince nasıl bir seyir izledi? İyi yönetişimin tanımı hususunda evrensel bir görüş birliği olmaması nedeniyle yönetişim performansının sayısal olarak ölçülmesi de kolay değildir. Ancak iyi yönetişimin daha ölçülebilir olan alt bileşenlerini dikkate alarak fikir sahibi olmaya olanak veren çalışmalar var.  Dünya Bankası’nın Dünya Yönetişim Göstergeleri (Worldwide Governance Indicators) veri tabanı 1996’dan bu yana 6 kategori altında topladığı iyi yönetişim bileşenlerine göre (ifade özgürlüğü ve hesap verebilirlik, siyasi istikrar ve şiddetsizlik, hükümet etkinliği, idari kalite, hukukun üstünlüğü, yolsuzluğun kontrolü) ülkelerin yönetişim performanslarını değerlendirme olanağı sağlıyor. Dünya Bankası veri tabanı 31 farklı kurumun ürettiği 40’a yakın farklı veri tabanından kaynak olarak faydalanıyor. Bu kaynaklar ağırlıklı olarak vatandaşlar, sivil toplum örgütleri, kamu ve özel sektör temsilcileri ile yapılan farklı konulardaki anket çalışmaları ve uzman görüşlerinin derlenmesinden oluşuyor.
Türkiye İfade Özgürlüğü, Hesap Verebilirlik, Siyasi İstikrar ve Şiddetsizlik Alanlarında 2002’nin de Gerisinde
Liste görseli

Türkiye'nin Yönetişim Performansı 1
Dünya Bankası’nın dikkate aldığı 6 alanda ülkelerin -2,5 ila +2,5 arasında derecelendirildiği çalışmada +2,5’e yakın olmak iyiye işaret ediyor. Türkiye adına 2002, 2005, 2010 ve 2015 yılları için yapılan değerlendirmeler yukarıdaki grafikte gösterilmektedir. Türkiye, “ifade özgürlüğü ve hesap verebilirlik” alanında 2002’den (-0,33) 2005’e (-0,04) kadar ilerleme kaydederken 2015 (-0,37) yılındaki performansı 2002 yılının da gerisine düşmüştür.
Benzer bir değişiklik “siyasi istikrar ve şiddetsizlik” kategorisinde de gözlemlenmektedir; rapora göre 2015 (-1,28) Türkiye’si bu alanda 2002’ye (-0,87) göre iyiye gidememiştir. Hukukun üstünlüğü konusunda Türkiye’nin 2002’den (-0,06) beri kaydettiği iyileşmeler 2005’ten (0,16) itibaren azalarak 2015’de (-0,06) başladığı noktaya dönmüştür. Hükümet etkinliği, idari kalite ve yolsuzluğun kontrol altına alınması konularında 2015 yılında 2002’ye göre iyileşmeler söz konusudur. Ancak bu üç alan arasında sadece idari kalite konusunda 2002’den beri kesintisiz iyileşme vardır. İdari kalite alanındaki iyileşmelerin büyük oranda bu dönemde AB müktesebatına uyum için gerçekleştirilen kanun ve yönetmelik reformlarından kaynaklandığı tahmin edilebilir. Hükümetin etkinliği ve yolsuzluğun kontrolü alanlarındaki iyileşmeler de, diğer alanlarda olduğu gibi 2010-2015 arasında gerileme eğilimi göstermiştir.