Katkıda Bulunanlar:
Koray Kaplıca
İddia şöyle;

Bir Facebook hesabı tarafından 8 Ağustos 2024 tarihinde yapılan paylaşımda son Osmanlı Padişahı 6. Mehmed Vahdettin’in 16 Nisan 1923’te El-Ahram gazetesine ‘Türkler dini, soyu, sopu, yurdu belirsiz karmakarışık bir cahiller sürüsüdür’ cümlesini içeren bir mülakat verdiği iddia edildi.

İddia YANLIŞ
→ Son Osmanlı Padişahı Vahdettin’in böyle bir açıklama yaptığına dair kaynak olarak sunulan Murat Bardakçı’nın “Şahbaba” kitabında böyle bir ifade geçmiyor. Bardakçı da köşe yazısında kitapta böyle bir bilgi yer almadığını açıklamış. 
→ İddiadaki benzer ifadeler Vahdettin tarafından kaleme alınan bir bildiri ile Fransa Başbakanı ve ABD Başkanı’na yazdığı mektupta geçiyor. Fakat bu ifadeler Türkler için değil saltanat ve hilafetin kaldırılması konusunda kararlar alan TBMM ve yönetici kadro için sarf edilmiş. 
Murat Bardakçı Söz Konusu İddiayı Reddeden Bir Yazı Yazmış
Tarihi figürler hakkında yanlış bilgi yayılması, özellikle tartışmalı karakterler söz konusu olduğunda sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bu tür iddialar, genellikle belirli bir ideolojik veya siyasi amaca hizmet etmek için manipüle edilir ve bu şekilde kamuoyuna sunulur. İddianın paylaşılma bağlamı, genellikle toplumun hassas olduğu konulara dokunarak dikkat çekmek ve yanlış bilgilerin yayılmasını sağlamak amacı taşıyabilir. Bu bağlamda paylaşılan Vahdettin’in söylediği iddia edilen ifadeler toplumun hassas noktaları üzerinden etkileşim alma amacı taşıyor.
Paylaşım son Osmanlı Padişahı Vahdettin’in Mısır’da El Ahram gazetesine verdiği bir mülakatta  “Türkler dini, soyu, sopu, yurdu belirsiz karmakarışık bir cahiller sürüsüdür” sözlerini sarf ettiğini iddia etmiş. İddiaya kaynak olarak da Murat Bardakçı’nın “Şambaba” kitabı gösterilmiş. Öncelikle Bardakçı’nın kitabının ismi “Şahbaba” ve kitap Vahdettin’in dönemi ve kararları hakkında yeni bakış açıları kazandırmayı amaçlayan, kapsamlı bir biyografi. İddiaların sosyal medyada yaygınlaşması üzerinde kitabın yazarı Murat Bardakçı bir köşe yazısı yazarak kitabında Vahdettin’in böyle bir sözü olduğuna dair bir bilginin olmadığını açıklamış. Bardakçı Vahdettin’in belirtilen tarihte El Ahram gazetesine bir mülakat vermediğini de belirtmiş.
Benzer İfadeler Türkler için Değil Yönetici Kadrosu için Kullanılmış
Bardakçı’nın “Şahbaba” kitabını detaylı incelendiğinde kitabın 656. sayfasındaki 32 no’lu dipnotta iddiada geçen tarihte (16 Nisan 1923) El Ahram gazetesinde Sultan Vahdettin’in bildirisinin özet halinde yayınlandığı bilgisi yer alıyor. Araştırmaya bu ipucu üzerinden devam edilebilir. 

Murat Bardakçı, "Şahbaba" sf. 656

Dipnotta bu bildirinin tam metninin önce Fransızcaya çevrildiği, Türkçeye çevrilmiş tam metninin ise 1985’te Tarih ve Toplum dergisinin 16 Nisan 1985 tarihli sayısında yayınlandığı belirtilmiş. Dergiye internet ortamında ulaşmak mümkün. Derginin 55-57. sayfaları arasında “Sakıt Sultan Vahideddin’in İslam Alemine Beyannamesi” başlığı altında bildirinin metni yer alıyor. Metin literatüre ilk kazandırıldığı Fransızca çevirisinden değil Refik Halid Karay’ın evrakları arasında bulunan Türkçe aslının çevrimyazısı olarak sunulmuş. 
Vahdettin Kasım 1922’de İstanbul’u terk etmesinin ardından önce Malta’ya sonra da Hicaz Kralı Hüseyin’in davetiyle Hicaz’a gitmişti. Kaynaklar da bildirinin Vahdettin’nin Hicaz’da olduğu zamanlarda kaleme aldığını bildiriyor. İslam aleminde kullanılan tüm dillere çevrilen bildiri Vahdettin’in kendi savunmasını ve Türkiye’de yönetimde olan “Kemalistler” ve Mustafa Kemal hakkında sert ifadeler içeriyor. 
Söz konusu iddia gibi internet ortamında dolaşan farklı versiyonlar dikkate alındığında  söylentinin bildirinin bir paragrafındaki ifadelerden dolayı kaynaklandığı çıkarımı yapılabilir.

Tarih ve Toplum, 16 Nisan 1985, sf. 57

Söz konusu paragraf şu şekilde;
Sakıt Sultan Vahideddin’in İslam Alemine Beyannamesi
“Netice-i kelâm olarak şurasını beyan ederim ki, hilâfet meselesinin halli, dinî, kavmiyeti, vatanî meşkul ve mahlût (kuşkulu ve karışık), askeriden ve sünüf-u saireden (diğer sınıflardan) mürekkep bir sırzime-i kalîle (küçük bir azınlık) ile, kısmen mükreh ve mücbir (korkutulmuş ve zorlanmış) ve kısmen ahvalin ledünniyatından (iç yüzünden) bihaber olarak müfhel halinde (kandırılmış) bulunan beş altı milyonluk masum Türk kavminin selâhiyet-i dahilinde olmayıp, bu; üçyüz milyonluk âlem-i İslâm’ın tamamına taallûk edecek bir mesele-i azîmedir. Binaenaleyh şimdi ben, hilâfet hakkında Ankara’da ve İstanbul’da verilen fuzulî ve cebrî hükmü kat’iyyen kabul etmeyerek ve hakkımda reva görülen müfteriyâtı (iftiralar), isnad edenlere kemal-i nefretle red ve iade ederek, memleketin ve bilâ-tefrik-i cins ve mezheb bütün ahalisinin saadet ve refahından başka bir emeli olmayan, ve adl ü itidalin hâkim olduğu, insanî istenmiş müsterih bir kalp ve vicdan ve hak ve hakikatin mağlûp edilemeyeceğine dair kavî bir imân ile sevgili vatanımı evlâdıma tefviz edinceye kadar hak-ı tir-nâkînin ezelden müştekî (güzel yurdu topraktan özleyen) olduğum emaneten-i şerifeye ve devletime bihakkın beytüllahata imrâr-ı evkat ediyorum (vakit geçiriyorum).”
1 Kasım 1922'de kabul edilen kanunla, halifelik ve saltanat birbirinden ayrılıp, saltanat kaldırılmıştı. Saltanatın kaldırılması ile, İstanbul'daki Osmanlı Hükümeti istifa etmiş ve Vahdettin, 17 Kasım 1922'de İngilizlere sığınıp İstanbul'u terk etmişti.  Bunun üzerine Abdülmecit Efendi, Büyük Millet Meclisi'nin (BMM) kararı ile halife seçilmişti. Bu paragrafta BMM’'nin saltanat ve hilafet konusundaki tasarruflarını kabul etmediğini ifade eden Vahdettin özellikle hilafetin tüm müslüman alemini ilgilendiren bir mesele olduğunu vurgulamış. Bu açıklamaları yaparken de kararları alan yönetici kadrosu için “...dinî, kavmiyeti, vatanî meşkul ve mahlût (kuşkulu ve karışık), askeriden ve sünüf-u saireden (diğer sınıflardan) mürekkep bir sırzime-i kalîle (küçük bir azınlık)...” ifadelerini kullanmış. Bu ifadelerin devamında ise Türk milleti için “...kısmen mükreh ve mücbir (korkutulmuş ve zorlanmış) ve kısmen ahvalin ledünniyatından (iç yüzünden) bihaber olarak müfhel halinde (kandırılmış) bulunan beş altı milyonluk masum Türk kavminin…” ifadeleri yer alıyor. Özetle, dolaşımdaki iddiada ifadeler birbirine karıştırılarak Vahdettin’in iktidardaki yönetici kadrosu için sarf ettiği sözler Türkler için söylenmiş gibi yansıtılmış.
Benzer İfadeler Vahdettin’in Fransa ve ABD Liderlerine Gönderdiği Mektuplarda Yer Alıyor
Hicaz’dan ayrıldıktan sonra San Remo’ya yerleşen Vahdettin 3 Mart 1924’te TBMM'de kabul edilen bir kanunla halifeliğin kaldırılması üzerine İngiltere Kralı, Fransa Başbakanı ve ABD Başkanı’na mektup yazarak yardım istemiş. Tam metnine ulaşılabilen Fransa ve ABD’ye gönderilen mektuplarda bildiride ilgili paragrafta geçen ifadeler yer alıyor. 
Örneğin Vahdettin’in dönemin ABD başkanı John Calvin Coolidge’a yazdığı  13 Mart 1924 tarihli mektupta şu ifadeleri kullanmış;
Vahdettin'in ABD Başkanı Calvin Coolidge'e yazdığı 13 Mart 1924 tarihli mektup
Ez-cümle hilâfet-i İslâmiye'nin Saltanât-ı Osmaniye'den tecrîd ve tefriki ve hilâfetin külliyen ilgası gibi dini, kavmiyeti, vatanı meşkûk ve mahlut askeriyeden ve sunûf-ı sâ'ireden mürekkeb bir şer zümre-i kalîl ile kısmen cebr ve ikrah ile kısmen cehl ve gaflet ile sevk edilen beş altı milyonluk malum Türk kavminin daire-i selâhiyeti dahilinde olmayıp bu ancak bütün âlem-i İslâm tarafından tayin olunan erbâb-ı ihtisasdan mürekkeb bir meclis akd ve icmâ-ı ümmet ile hal ve fasl edilecek bir mesele-i uzmâ ve âlem-şümûldur.
Söz konusu paragrafın günümüz Türkçesine tercümesi ise şu şekilde; 
Hilafet makamının Osmanlı saltanatından ayrılması ve tecrid edilmesi ve halifeliğin tamamen kaldırılması gibi, dini, kavmiye, ve vatanı belli olmayan (yani ne idüğü belirsiz) askerlerden ve başka bazı kişilerden oluşan çok küçük bir azınlığın, kısmen zorla ve kısmen de cehalet ve gaflet içinde 5-6 milyonluk masum Türk halkını önüne katarak yaptığı işler yetkileri dahilinde değildir. 
Doğruluk Payı olarak mektubun orijinal olduğunu ABD Ulusal Arşivi’yle iletişime geçerek doğruladık. 
İddia daha öncesinde Malumatfuruş tarafından da ele alınmıştı.

Sonuç olarak;

Son Osmanlı Padişahı 6. Mehmed Vahdettin’in 16 Nisan 1923’te El-Ahram gazetesine ‘Türkler dini, soyu, sopu, yurdu belirsiz karmakarışık bir cahiller sürüsüdür’ cümlesini içeren bir mülakat verdiği iddiası yanlış