Bültenler
5'
"Deprem Makinesi" HAARP ve Ona Dair İddialar Nelerdir?
Çevre & İklim
İlk yayın :
23 Kasım 2022
HAARP’a yönelik söylentiler şimdiye dek yer bilimleriyle alakasız birçok önemli isim tarafından defalarca dile getirildi. Yani ne bu "kötücül deprem makinası” iddiaları, ne de dile getirilme şekilleri yeni bir durum değil. Toplumda ses getiren her önemli depremin ardından HAARP'a yönelik teoriler yeniden yayılıyor. Örnek olarak o dönem Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olan Melih Gökçek’in, HaberTürk tarafından kendisiyle yapılan bir röportaj sırasında Gölcük Depremi ile ilgili söylediği temelsiz iddiaları hatırlamakta fayda var:
“İnanarak bunu söylüyorum. İstanbul’da olabilecek bir deprem, özellikle belli bir takım ülkelerin yapmış olduğu çalışmalar var. Deprem makinaları var, Tesla diyorlar. Fay hattında biriken enerjinin tetiklenmesi. Bir gaz birikmesi var, olabilir. Ama var olsa dahi bunun tetiklenmesi söz konusu. Bunun en güzel örneği Gölcük depremi. Gölcük’teki olay şu: ABD’de bir fay hattı var, bu fay hattı tıpkı Türkiye’dekine benziyor. İsrail ile ABD bu fay hattında bu denemeyi yapmak istiyorlar. O kadar birbirine benziyor ki, San Antonio’daki fay hattını tetikleyip deney yapmak istiyorlar. Gölcük’teki de aynı olunca hafif hafif deneyecekler, güya gazı alacaklar. Ama teknik olarak beceremedikleri için o tetikleme büyük depremi meydana getiriyor. İstanbul’da da deprem olursa delili bu toptur. Böyle bir top çıktığı anda kendiliğinden olduğunu iddia edemezsiniz. Türkiye, darbe girişimini atlattı. Türkiye artık darbe ile yok edilemez. Yeni metodları var. 14 Ağustos’ta deprem olsaydı, FETÖ ben demedim mi diyecekti. Aynı avaneleri okuyor, patlatırsa FETÖ’nün dediği oldu diyecekler. Bu uluslararası güçlerin oyunu. Marmara’da yabancı sismik araştırma gemisi, ABD’lilerin, İsraillilerin gemileri dolaşmasın."
HAARP’a dönük iddiaları ele alan bu içerik de, 2016’da HAARP söylentilerinin bu yolla yeniden tetiklenmesi üzerine Çağrı Mert Bakırcı tarafından hazırlanmıştı:
HAARP ve Ona Dair İddialar Nelerdir?
“HAARP”a yönelik iddialar, özellikle 17 Ağustos 1999 depremi sonrasında ülkemizde ün kazanmıştı. ABD Hava Kuvvetleri, ABD Deniz Kuvvetleri, ABD Gelişmiş Savunma Araştırmaları Projeleri Ajansı (DARPA) ve Alaska Üniversitesi tarafından maddi olarak desteklenen, 1993 yılında kurulan Yüksek Frekans Aktif Aurora Programı (HAARP) isimli projeler, iddialarda en sık söz edilen kurum isimleri.
İddia edilene göre HAARP, alternatif akımın ve florasan ışıkların üretimine önemli katkılar sağlamış ünlü bilim insanı Nikola Tesla’nın elektrik ve enerjiyle ilgili çalışmalarına dayanmaktadır. Tesla ve çalışmalarının “mistik” doğası, HAARP’ın da halk arasında bilim-dışı ve gerçek olmayan özelliklerle anılmasına neden olmuştur. Özellikle komplo teorisyenleri ve sahtebilimciler tarafından yayılan bu özellikler arasında hava durumunu değiştirme yeteneği, uyduları deaktive etme yeteneği, insanların beyinlerini kontrol etme becerisi, terörist imha silahı ve depremler yaratma gibi çeşitli iddialar bulunmaktadır.
HAARP, Dünya’nın atmosferinin en dış katmanı olan ve radyo dalgalarının iletilmesinde kullanılan iyonosferin özelliklerini incelemek için başlatılmış olan bir projedir. Projenin en temel amacı, radyo iletişim ve gözlem araştırmalarını geliştirmek amacıyla iyonosfer tabakasında incelemeler ve deneyler yapmaktır. Bu amaçla, HAARP kapsamında üretilen en meşhur aygıt, İyonosferin Araştırma Enstrümanı (IRI) isimli bir ölçüm aracıdır. Bu araç sayesinde HAARP, yüksek frekanslı ve yüksek enerjili radyo dalgalarını iyonosfer tabakasına gönderebilmektedir. IRI sayesinde HAARP araştırmacıları, iyonosferin çok küçük bir kısmını, geçici bir süreyle uyarabilmektedirler. İşte bu iyonosferi uyarma kapasitesi nedeniyle HAARP, uzak mesafeden çeşitli doğa olaylarını manipüle etmekte kullanılabileceği iddialarının odağında yer almıştır. Ülkemiz söz konusu olduğunda bu iddiaların başında Dünya’nın belli bir bölgesinde “depremler yaratmak” gelmektedir.
Depremler, yeryüzünün litosfer tabakasında bulunan ve kıtalar ile okyanus tabanlarını oluşturan tektonik plakaların birbirleriyle olan göreli hareketi sonucunda oluşur. Genellikle depremler, bu plakaların zıt yönlü paralel hareketleri sırasında birbirlerine sürtünmesinin veya birbirlerine doğru hareket etmelerinin bir sonucudur. Bu hareketler yılda ortalama 0-100 milimetre arasında olsa bile, tektonik plakaların devasa boyutları dolayısıyla bu yapıların birbirine sürtünmesi ölümcül ve son derece yıkıcı doğa olayları olan depremlere neden olabilmektedir. Tektonik plakaların bu akıl almaz büyüklükteki ve kütledeki yapıları, HAARP gibi yüksek frekanslı ve yüksek enerjili radyo dalgaları ile deprem tetiklemenin olanaksızlığını da göstermektedir.
HAARP’ın Türkiye’deki sözde faaliyetlerine yönelik özellikle “Marmara Denizi’nin tabanında gezen denizaltıların” bu depremleri tetiklediği iddia edilmektedir. Ancak HAARP “taşınabilir” bir yapı değildir. ABD’nin Alaska eyaletinin Gakona kentinde bulunan bir bina ve 180 adet antenden (IRI) oluşan bir yapıdır. Bu antenler toplamda 3.5 MW maksimum iletim gücüne sahiptir. Bu güç, herhangi bir dikkate değer ve kalıcı etki yaratmak için çok küçüktür. Gerçekten de, temel sinyal ve matematik hesaplarına göre, HAARP’ı kullanarak, 7.500 kilometre uzakta ve denizin sadece 50 metre altındaki bir cismi 1 santigrat derece ısıtmak için HAARP’ın maksimum güçte 420.000 katrilyon yıl boyunca çalışması gerekmektedir. Bu, Evren’in toplam yaşı olan 13.8 milyar yıldan 30 milyar kat fazladır. Bu bakımdan HAARP ile cisimlerin sıcaklıkları veya fiziksel özellikleri üzerinde değişim yaratmak pratik olarak imkansızdır. HAARP gibi stabil yapılarla bile bu enerji düzeylerine ancak ulaşılabilirken; hareketli denizaltı araçlarıyla depremlerin tetiklenebileceği iddiasının hiçbir gerçekçi tarafı bulunmamaktadır.
HAARP Teorilerine Bakış
Benzer şekilde, 1950 yılında Erzincan’da doğmuş olan ve Stanford Üniversitesi’nde jeofizik ve düşük frekanslı radyo dalgaları üzerinde araştırmalar yapan, Koç Üniversitesi rektörü Ümran Savaş İnan’ın söylediği üzere, HAARP’ın yaydığı dalgaların gücü ne kadar yüksek olursa olsun, atmosferik doğa olaylarının yarattığı enerjiler yanında önemsenmeyecek kadar küçük kalmaktadır. İnan, HAARP ile doğa olaylarına etki edebileceğimizi iddia edenlerin “tamamen bilgisiz” olduklarını belirtmektedir.
İlginç bir şekilde HAARP ile deprem arasındaki ilişki genellikle Türkiye’de yaygındır; ancak ABD’deki komplo teorisyenleri genelde “beyin kontrolü”, “kuraklık” ya da “izinsiz dinleme” gibi, yine gerçek olmayan HAARP özellikleri üzerinde durmaktadırlar. Daha da ilginci, Gökçek’in iddiasının bir parçası olan İsrail’e karşı olarak da HAARP’ın kullanıldığını ve İsrail’i kontrol altında tutmak için ABD’nin “gizli atmosferik deneyler yaptığını” iddia eden bol miktarda kaynak bulunmaktadır. Dolayısıyla bir ülkede komplo teorilerinin aktörü olan kişiler, başka bir ülkede bu komplonun hedefinde olmaktadır – ki bu, komplo teorilerinin tipik bir özelliğidir. Bu bakımdan incelendiğinde, her ülkenin komplo teorisyenleri kendilerinin endişelendiği unsurlardan HAARP’ı sorumlu tutmaktadırlar gibi gözükmektedir. Halbuki HAARP’ın bu komplo teorisyenleri tarafından iddia edilen özellikleri bulunmamaktadır. HAARP ile ilgili ileri sürülenler, sadece HAARP’ın bilimsel ve teknolojik altyapı ve donanımından bihaber olmakla kalmayıp, aynı zamanda doğa bilimlerinin en temel gerçekleriyle çelişen argümanlardır.
İnsanlar tarafından yapay sismisite (deprem) yaratılabilecek olsa da, bunu radyo dalgaları ile değil, yer kabuğuna fiziksel olarak sıvı pompalama yoluyla yapmak mümkündür. Böylesine zorlu ve bariz bir şekilde tespit edilebilecek bir yöntemle bile sadece küçük çapta depremler yaratılabilmektedir. Daha büyük çaplı depremler için gökdelen veya baraj inşaatı gibi “gözden ırak” şekilde yapılamayacak süreçlerin işletilmesi ve bunların jeolojik olarak aktif bölgelerde yapılması gerekmektedir.
Dahası, Gökçek’in sözünü ettiği fay hattı “San Antonio” değil, “San Andreas” fay hattıdır. San Antonio, ABD’nin Teksas eyaletindeki bir şehirken, San Andreas Kaliforniya eyaleti boyunca uzanan bir fay hattının adıdır. San Andreas Fay Hattı, birbirine paralel ama zıt yönde hareket eden plakaların birleşim noktasında meydana gelme (transform plaka olmak), kayma miktarları ve biçimi, fizyografik koşullar, neo-tektonik tarih, sabit sıcaklık altında plastik deformasyona uğrama (sünme) ve sismik tehlike değerlendirmeleri bakımından gerçekten de Kuzey Anadolu Fay Hattı ile büyük ölçüde benzerlik göstermektedir. Öte yandan yapılan incelemeler, iki fay hattı arasındaki sismik faaliyetlerin uzay ve zamandaki gerçekleşme sıklığı (frekans dağılımı) ve bir fay hattının en önemli özelliklerinden biri olan plaka tektoniği dinamikleri bakımından çok ciddi farklar bulunduğunu göstermektedir. Bu durum, Gökçek’in iki fay hattının “aynı” olduğu iddiasını geçersiz kılmaktadır.
HAARP’ın söz konusu “gizemli” doğasının en önemli nedeni, ABD’de bulunan diğer devlet araştırma kurumlarının aksine ziyaretçi kabul etmiyor oluşudur. Bu durum, insanların bu binada yapılanları kendi gözleriyle görmelerine engel olmaktadır. Bu eleştirileri dikkate alan HAARP, Ağustos 2016’da kapılarını ziyaretçilerine açarak bu iddiaları bireysel olarak test etmek isteyen herkesi davet etmiştir. Katılan ziyaretçiler arasında söz konusu iddiaları doğrulayabilen kimse olmamıştır.
HAARP’ın ABD ordusu desteği Mayıs 2014’te kesilmiş ve 2014 sonunda tamamen kapatılacağı ilan edilmiştir. Ağustos 2015’te HAARP Alaska Üniversitesi’ne devredilmiştir. HAARP, şu anda sadece fasiliteyi kullanmak isteyen bilim insanlarının para ödemesi karşılığında geçici olarak kullanılmaktadır. Bunun haricinde ek bir faaliyeti bulunmamaktadır.
Bu konuda şu içeriği faydalı bulabilirsin
İLGİNİ ÇEKEBİLİR