Verilerle Türkiye'de Tiyatro
Yazar:
Gül Hür
Gül Hür
Dünya Tiyatro Günü, Uluslararası Tiyatro Enstitüsü tarafından ilk kez 27 Mart 1962'de Paris'teki “Theatre of Nations” sezonunun açılışıyla birlikte kutlanmaya başlanmış. Her yıl dünya çapında kutlanan bu günün amacı ise tiyatro sanatını tanıtıp tiyatronun değerini vurgulamak. Kutlamaların önemli bir geleneği ise Dünya Tiyatro Günü Uluslararası Mesajı. Bu mesajda, önde gelen bir kültürel figür tiyatro ve barış üzerine düşüncelerini paylaşır. İlk mesaj, Fransız sanatçı Jean Cocteau tarafından yazılmıştı. Bugün bu mesajlar onlarca dile çevrilerek milyonlara ulaşıyor. 
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bu gün, tiyatro sanatının durumunu konuşmak için bir fırsat yaratıyor. Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana tiyatro ve tiyatrocuların karşılaştığı koşullar hep gündemdeydi. Ancak özellikle son 10 yılda özel tiyatroların sayısındaki artış —ki büyük çoğunluğu İstanbul’da yer alıyor— bu tabloya yeni bir boyut kazandırdı. Büyük şehirlerde seyircinin ilgisiyle paralel biçimde sayısı artan bu tiyatrolar, bir yandan sahnelerini ayakta tutmaya çalışıyor; diğer yandan pandemi sonrası derinleşen ekonomik krizle boğuşuyor.
Tiyatronun seyrini anlamak için elimizde veriler de var. TÜİK, tiyatro ve sinema gibi sanat dallarına dair düzenli olarak istatistikler yayımlıyor. TÜİK’in kullandığı tiyatro tanımı şu şekilde:
Tiyatroların kapsamını, periyodik veya turne amaçlı gösteri yapan devlet tiyatroları, üniversite, belediye, sivil toplum kuruluşları, özel veya bunların dışında faaliyet gösteren tüm tiyatrolar (tiyatro grubunun kendi salonu, kültür merkezi, çok amaçlı salon, üniversite veya belediyeye ait salonlar vb.) oluşturmaktadır. İlkokul, ortaokul ve liselere ait tiyatro gösterileri kapsam dışıdır.
Bu tanım doğrultusunda, Türkiye’de tiyatronun güncel durumunu bazı verilerle birlikte inceleyelim.
Tiyatro Gösteri Sayısı
Tiyatro Eser Sayısı
Tiyatro Seyirci Sayısı
Bu verilerin yanı sıra, Türkiye’deki tiyatroların durumuna daha genel bir çerçevede bakılmasını sağlayacak bilgiler de mevcut. Örneğin Cumhuriyet'in Şubat 2020 tarihli bir haberine göre, Türkiye'de Devlet Tiyatroları'nın sahnesi olmayan 58 il bulunuyor. 2018 verilerine göre yalnızca bir tiyatro salonu olan 14 il var; bazı illerde ise tiyatro izleyici sayısı sıfır. Ardahan ve Şırnak’ta sinema salonu bile yok.
Özel Tiyatroların Durumu
Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı 608 özel tiyatrodan yalnızca 105’i aktif durumda; yani 503 özel tiyatro faaliyet gösteremiyor. TÜİK’e göre tiyatro salonlarındaki gösteri sayısı %40,4, seyirci sayısı ise %43,1 azalmış. Pandemi sonrası toparlanma umudu taşıyan özel tiyatrolar, derinleşen ekonomik krizle bir kez daha darboğaza girdi. Kira ve enerji giderleri gibi temel ihtiyaçların katlandığı bir dönemde, özel tiyatroların üretim yapması neredeyse imkânsız hale geldi. Sektör temsilcileri, Kültür Bakanlığı’nın desteklerinin yetersiz olduğunu, aktif üretim yapamayan tiyatro sayısının açıklanandan da fazla olduğunu dile getiriyor.
Tiyatro alanında çalışan pek çok kişi, yaşanan krizin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda kültürel ve politik bir boyutu olduğunu düşünüyor. Sanata verilen desteğin yetersizliği, tiyatroların kendi imkânlarıyla ayakta kalmaya zorlanması ve iktidarın kültür politikalarının sanat üretimini teşvik etmekten uzak oluşu sıkça dile getirilen sorunlar arasında. Avrupa’da tiyatrolar devlet desteğiyle ayakta kalırken, Türkiye’de salon desteği bile sağlanmıyor; bazı yerel yönetimlerin muhalif sanat gruplarına sahnelerini açmadığı da ifade ediliyor. Özel tiyatrolar ağır ekonomik yük altında üretim yapamaz hale gelirken, seyircinin alım gücü düşüyor, salonlar boş kalıyor. Sektördeki pek çok kişi çözümün, sanat emekçilerinin birlikte hareket ederek daha güçlü ve örgütlü bir yapı oluşturmasından geçtiğini savunuyor.