Deprem Gölgesinde 8 Mart: Afet Bölgesinde Kadınlar Neye İhtiyaç Duyuyor?
6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye’de gerçekleşen depremlerin ardından, depremden etkilenen bölgelere müdahale ve yardımlarla ilgili eksiklikler kamuoyunda oldukça ses getiriyor. Bu eksikliklerin bazıları, kadın ve kız çocuklarını doğrudan etkiliyor. Bu bültende deprem bölgelerindeki toplumsal cinsiyet bazlı etkiler ve ihtiyaçlar konusundaki bazı ana bulguları derledik. Depremden bir hafta sonra yayınlanan bazı hızlı durum analizlerini içeren raporların bulguları ile, depremin bir ay ardından kamuoyuna çağrı yapan kadın topluluklarının altını çizdiği ihtiyaçlar ise halen tamamen karşılanabilmiş değil. BM Nüfus Fonu’nun 2 Mart tarihli raporunda etkilenen illerde gezici ve geçici hizmet birimlerine ve cinsel sağlık ve üreme sağlığı malzemelerine yüksek düzeyde ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor. 

Deprem Bölgelerinin Demografik Özellikleri 

CARE International tarafından depremlerin 1 hafta sonrasında, deprem bölgelerindeki kadınlar ve kız çocuklarının durum ve ihtiyaçlarını değerlendiren bir rapor yayınlandı. “Hızlı Cinsiyet Analizi Politikası Özeti: Türkiye ve Kuzeybatı Suriye Deprem Müdahalesi” isimli rapor, Türkiye ve Kuzeybatı Suriye’nin depremden etkilenen bölgelerindeki demografik yapının yanında, depremin etkisinin özellikle kadın ve kız çocukları açısından boyutlarını açıklıyor.
Türkiye'de depremden en çok etkilenen 11 ilde 13 milyondan fazla kişi yaşıyor. Demografik veriler, Türkiye'nin depremden etkilenen illerinde neredeyse eşit sayıda kadın ve erkeğe sahip olduğunu gösteriyor. Bu bölgede nüfusun dörtte birinden fazlası ise 18 yaşından küçük. 15-24 yaş grubundakiler nüfusun %15,3'ünü oluşturuyor. Bu bölgelerdeki nüfusun yaklaşık %10'u 65 yaşın üzerindeyken, ortalama hane büyüklüğü ise 3,34 kişi. Suriyeli mülteciler, Türkiye'de depremden en çok etkilenen 10 ilde yaşayan toplam nüfusun yaklaşık %11,5'ini oluşturuyor. Bu nüfusun %46,6’sını kadınlar oluşturuyor. Raporun hazırlandığı tarihte Türkiye’de toplam yaklaşık 4,6 milyon, Suriye’de ise yaklaşık 2,5 milyon çocuğun depremden etkilendiği tahmin ediliyor. 
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye'nin 17 Şubat 2023 tarihli durum raporundaki bazı verilerin özeti ise şu şekilde
11 şehirde etkilenen kişi sayısı (1,7 milyon mülteci dahil): 15.8 milyon 
Hamile kadın sayısı (tahmini): 226,000 
Üreme çağındaki kadın sayısı (tahmini): 4.1 milyon 
Önümüzdeki ay gerçekleşmesi beklenen doğum sayısı (normal şartlarda, tahmini): 25,000.
Bu sayılar, deprem bölgelerinde kadın ve kız çocuklarına özel çeşitli ihtiyaçların karşılanması konusundaki aciliyeti gösteriyor. 

Kadınlar için Barınma Güvenliği ve Hijyen Sorunları 

Raporun hazırlandığı tarihlerde, Türkiye medyasında özellikle altı çizilen noktalardan biri temel ihtiyaçların bölgeye ulaşımında yaşanan aksaklıklar olmuştu. Yeterli sayıda çadırın bölgeye ulaşmaması, temiz ve hijyenik tuvaletlere ulaşım zorunluğu ve su eksikliği bu aksaklıkların en başta gelenleri. 
CARE International tarafından bu başlıklarda kadın ve kız çocuklarına doğrudan şu şekilde sıralanıyor:
Barınma alanları aşırı kalabalık durumdadır ve mahremiyetten, aydınlatmadan yoksundur. Ayrıca birçok barınma alanında kilitlenen kapılar da bulunmamaktadır. Bu durum; kadınlar, kız çocukları ve engelli insanlar için yüksek güvenlik ve koruma risklerine yol açmaktadır. Özellikle kadınlar, kız çocukları ve hamile ve emziren kadınlar için mahremiyet alanları yaratmak için toplu merkezlerde uygun bölmeler ve cinsiyete göre ayrım sağlanmalıdır. 
Gayriresmi ve/veya toplu barınakların çevresinde yanlarında erkek bulunmadan evlerini terk etmeyen topluluklardan kadınların ve kızların deneyimlerini ve ihtiyaçlarını anlamak için bağlama özgü daha fazla bilgiye hızla ihtiyaç vardır.
Özellikle hamile ve emziren kadınların, bebekler ve engellilerin; sıcak ve güvenli barınak olmaması, ilaç ve diğer tedavilerinin aksaması nedeniyle tıbbi komplikasyon yaşama riski daha yüksektir.
Menstrüasyonla ilgili sosyal ve kültürel tabular, yetersiz ve kirli su kaynakları gibi durumlar ile birleştiğinde, enfeksiyon riskinin artmasına sebep olmaktadır. 
Depremden etkilenen bölgelerde yetersiz beslenme yaygınlığı yüksektir ve özellikle hamile ve emziren kadınlar, yaşlı yetişkinler (>65) ve çocuklar olmak üzere en savunmasız kişiler için hedeflenen stratejiler sekteye uğramıştır.
Afetlerin ardından, paylaşılan tesislerin daha sınırlı ve kalabalık hale geldiği durumlarda (özellikle tuvaletler ve su alanları çevresinde), kadınların cinsiyete dayalı şiddet riskinin arttığı ve genel hijyen ve sağlığa öncelik verme olasılıklarının daha düşük olduğu görülüyor.

Acil Durumlar Sonrası Cinsel ve Ev İçi Şiddet Vakalarında Artış Eğilimi Görülüyor

Raporda aynı zamanda ev içi şiddet, insan ticareti, cinsel şiddet ve cinsel sömürü, istismar ve taciz dahil olmak üzere toplumsal cinsiyete dayalı şiddet türlerinin, afet gibi acil durumların ardından arttığı belirtiliyor. Bunun yanında yetersiz bildirim mekanizmaları ve sosyokültürel destek sistemlerinin olmaması da faillerin cezasız kalmasına bu tür şiddet vakalarının bildiriminin eksik olmasına sebebiyet veriyor. 
Yaşanan doğal afetin ardından iletişim kanalları ve topluluk temelli sosyal güvenlik ağları kesintiye uğrayacağından kadınlar ve kız çocukları için cinsel ve ev içi şiddet risklerinin artma eğilimde.  Bu konuda CARE International raporunda, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının da altını çiziliyor ve insani müdahalenin tüm sektörlerindeki aktörlerinin sistematik olarak cinsiyete dayalı şiddeti hafifletmek için önlemler uygulaması konusunda çağrı yapıyor. 
Raporda, cinsel sömürü ve istismarı izleme ve raporlamaya yönelik mağdur odaklı yaklaşımların benimsenmesi gerekliliğinin altı çiziliyor. Mart 2023 tarihinde, Hatay’ın çeşitli yerlerindeki parklarda kurulan dayanışma noktalarında bulunan kadın örgütleri bir araya gelerek Hatay Afet Kadınlar Birlikte Güçlü’yü kurduklarını ilan etmişlerdi. Depremin 24. gününde açıklama gerçekleştiren “Hatay Afet Kadınlar Birlikte Güçlü” topluluğu, gerçekleştirdiği basın açıklamasında depremin ilk haftasında dahi dile getirilen ihtiyaç ve eksiklikleri sıraladı. Yapılan basın açıklamasında sıralanan bazı ana maddeler şu şekilde oldu:
Depremin 24. Günü olmasına rağmen şehirde hala elektrik ve su olmadığı için temel ihtiyaçlarımızı karşılayamıyoruz. Bu yüzden ivedi bir şekilde şehre elektrik ve su verilmelidir.
Tuvalet ve banyoların depremin ilk gününden beri olmaması özellikle biz kadınların ve çocukların sağlığını tehlikeye atmaktadır. Acilen salgınların ve genital hastalıkların çoğalmaması için şehrin dört bir yanında güvenli ve temiz tuvalet, banyolar kurulmalıdır. Halkın erişebileceği hastaneler açılmalıdır.
Bu süreçte en temel ihtiyaçlarımızdan olan hijyen kitleri yaygın ve sürekli sağlanmalıdır.
İstanbul Sözleşmesi başta deprem bölgeleri olmak üzere tüm ülkede uygulansın. Kadınların yaşadıkları yerlerde erkek şiddetine karşı kolayca ulaşabileceği merkezler kurulmalıdır.
Acilen kolektif mutfak, kolektif çamaşırhaneler kurulmalıdır. Kreş ve yaşlı bakım evleri ivedilikle inşa edilmelidir.
Depremin ve kötü yaşam koşullarının yarattığı travma nedeni ile kadınlara her çadır yada konteyner kentte bir psikososyal destek çadırı/konteyneri mutlaka tahsis edilmelidir.
Akıbeti belli olmayan ve verilmeyen çocukların isimleri ve yerleri derhal açıklanmalıdır. Bu süreçte tarikatlara ve yurtlara teslim edilen çocuklar acilen halkın şeffaflıkla erişebileceği güvenli yerlere yerleştirilmelidir.

Bu konuda şu içeriği faydalı bulabilirsin

Deprem Sonrası Çocukları Koruma Mekanizmaları
Bunun yanında, yetkililer deprem sonrası süreçte birçok kez yalnız kalan kadın ve çocukların en riskli gruplardan olduğunun altını çizmişlerdi. Çeşitli sağlık yetkilileri, cinsel sağlık ve üreme sağlığının temel insan hakları olduğuna ve ertelenemeyeceğine dikkat çekmişti. TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu’ndan Dr. Aslı Davas, bölgedeki bazı ihtiyaçları şu şekilde belirtmişti:
“Kadın doğum uzmanı sayısı, bölgedeki sezaryen doğumhane sayısı desteklenmeli. Çadırlarda gıda, su dağıtımında kadın ve çocukların özellikle hedeflenmesi lazım, tek başlarına gidemeyebilirler. Kadınların barınma merkezlerine suya erişim noktaları yakın olmalı ve çok iyi aydınlatılmalı. Kadın ve erkek tuvaletlerinin ayrı olması, barınma yerlerinden uzak olmaması lazım.” 
BM Nüfus Fonu’nun (UNFPA) 2 Mart 2023 tarihli raporunda da şu ifadeler yer alıyor:
Güvenli doğumlara ve doğum sonrası bakıma erişim, birçok sağlık tesisinin hasar görmesi veya hizmetlerin kesintiye uğraması nedeniyle büyük bir endişe kaynağıdır.
Etkilenen illerde gezici ve geçici hizmet birimlerine ve cinsel sağlık ve üreme sağlığı malzemelerine yüksek düzeyde ihtiyaç duyulmaktadır.